30 Kasım 2011 Çarşamba

Bir Kitaptan / VI

" Celaleddin durgun ve duru bir su gibi sakindi. Şöyle bir baktı yüzüme, bir nur şavkıdı geçti günün ortasından. Celaleddin baktı yüzüme, açılmak için ertesi sabahı bekleyen sonbahar goncaları gümrah birer gül haline geldi Konya'nın bahçelerinde. Celaleddin baktı yüzüme, yanaklarıma birer gamze düştü ana karnındaki çocukların. Celaleddin baktı yüzüme ve ellerini kaldırarak müritlerine ' Bırakın ' dedi sadece. "

28 Kasım 2011 Pazartesi

Hayat...

Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer.
İçsen de tükenir içmesen de.
Bu yüzden hayattan tat almaya bak.
Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da...

Neyzen Tevfik

27 Kasım 2011 Pazar

ALES Bitti, Geçmiş Olsun Bana, Gözüm Aydın falan filan...

Yaklaşık 3 hafta önce başladım ALES'e çalışmaya. Anam hayatımı onunla doldurmuşum. Mat 1'i bayağı bayağı unutmuşum. Bildiğin mutlak değer falan çalıştım, taban aritmetiği falan çalıştım. Topu topu 3 deneme çözdüm bugüne kadar. Ama geçen hafta yakalandığım grip ağzıma sıçtı desem yeridir.

Vizeler başladı ben grip oldum. 5 vizeye girdim bu kafayla ve 5'ine de doğru düzgün çalışamadım. ( 1 tanesine hiç çalışmadım ) Neyse ki kalan son vizeme girmeden önce hem Ales'i başımdan atmış hemde gripten kurtulmuş bulunmaktayım. Çok şükür Rabb'ime...

Denemeleri 2,5 saatte bitiriyordum. Dedim bu da o kadar sürer. Nerdeeeeeee! Demez olaydım. 3 saat sınavda kaldım ve Say-2 kısmında 10 soruya falan hiç bakamadım. Say-1 ile çok uğraştım. ÖSS'de de böyle olmuştu. Hiç unutmuyorum 30 Mat-1 sorusuyla 70 dk uğraşmıştım. Mat-2'ye geçtiğimde 40 dk falan kalmıştı sınavın bitmesine. Bu sefer de aynısı oldu desem yeridir. Neyse ki o kadar uğraşmama değecek bir net bekliyorum Mat-1'den. Fakat Türkçe ve Mat-2'den çok umutlu değilim, hee çok karamsar da değilim. Yine de bir 75 üstü bir şey gelir gibime geliyor ama bakalım hayırlısı.

Şimdi asıl sorun. Vizeler bitiyor, Ales de yok. Kendimi neye versem? Ders mers çalışacak halim yok finallere kadar. E onlar da Aralık'ın sonunda başlayacak. Ben o zamana kadar boş zamanlarımda napsam? Gerçi okunmak için bekleyen 7-8 kitabım var + Fringe izlemeye başladım yeni yeni. Hiçbir şey bulamazsam onlara sararım artık.

21 Kasım 2011 Pazartesi

S*ktir Et'meyi Öğrendim, oh be! Ama Öğrenemesemde Siktir Ederdim!

Uzun zamanadır bestseller kitaplar listesinde zirveyi bırakmayan S*ktir Et'i nihayet bende okudum ve bitirdim. Önce gözüme çarpan, keçeli kalemle üstünü boyadığım bazı cümleleri paylaşacağım. Buyrun okuyun. Ya da siktir edin gitsin. ( kusura bakmayın kitabın etkisi )

--İşte özgürlük: Sonunda, gerçekten neyi yapmak istiyorsan onu yapmak! Bütün dünyaya ve insanların sizin hakkınızda ne düşündüklerine siktir et demek ve sizi kimsenin tutamaması.

--Ömür su gibi akıp gidiyor. 100 yıl önce dünya üzerinde kısmen daha az insan vardı. Sizler de yakında yok olup gideceksiniz.

--İç çekme kendi başına harika bir yoldur. Zor ve yorucu bir işin sonunda iç çekersiniz. İşinizi bitirip kendinize bir bardak viski doldurur ve dizi izlemek üzere koltuğunuza yayıldığınızda iç çekersiniz. İç çekmek, vücudunuza " İşte bu kadar, rahatlayabilir ve gevşeyebilirsin " demektir. İç çekmek, " Siktir Et bugün olan biteni. Şimdi arkaya yaslanıp rahatlamanın zamanı, " demenizin kusursuz bir yoludur.

--Ne zaman bir şeyler çok önemliyse, ne zaman kendini gergin, endişeli ve korkmuş hissediyorsanız, sadece Siktir Et deyin, iç çekin ve nefes verin. İlaç gibi hemen iyileştirir sizi.

--( yemek yemeye siktir et demek hakkında ) Bütün bu kabullenişler sizi çok rahatlatacak. Diyetinize Siktir Et deyin. Karşı sesler çıkmaya başladığında da Siktir Et deyin. Siktir Et deyip canı gönülden yemek istediklerinizi yemeye ne dersiniz? Yedikten sonra eğer kötü hissederseniz Siktir Et deyin. Kendinizi olayların akışına bırakın ve ne olacak görün. Eğer biraz kilo alırsanız, Siktir Et deyin.

--Para. Eğer paranız yoksa, Siktir Et deyin ve hayatı olduğu gibi yaşayın. Birazcık paranız varsa, Siktir Et deyin ve insanların size değer vermesinin tadını çıkarın. Çok paranız varsa, Siktir Et deyin ve ne kadar harika bir insan olduğunuzu, dünyanın size ne kadar çok şey verdiğini düşünerek dünya nimetlerinin tadını çıkarın.

--İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğüne Siktir Et demenin zamanı geldi. Onayın hayattaki öteki şeylerden farkı yoktur: Çok umursar, kendinizi ona göre yönlendirirseniz, canınızı yakar. İnsanlar ayaklarınıza kapanmış ve sizin ne kadar muhteşem olduğunuzu söylerse, mutlu olmayın demiyorum. Ama eğer bu dünyanın her kör olasıca vatandaşı size tapana kadar mutlu olamam diyorsanız, işiniz zor.

--Hayatla dans ederken, ilk önce kendi oksijen maskenizi takın ve daha sonra derin bir nefes alıp başkalarına yardım edin. İnanın bana, yaptıklarınız için size teşekkür edeceklerdir.

-- Siktir Et, en derin şeyi söylemenin en küfürlü yoludur: Rahatladığımızda ve hayatın akışına kendimizi bıraktığımızda, esas özgürlüğün tadına varırız. İşte bu yüzden Siktir Et, Temel Ruhani Yoldur.

Daha pek çok şey var yazılması, okunması ve uygulanması gereken. Ama bunlar benim gözüme en çok çarpanlar. Buna ek olarak şunu da söylemeliyim ki ben siktir etmeyi bilmiyormuşum. Benim yaptığım pek çok şey için kitapta " Siktir Et'in ve bunları yapmayın " diyor yazar.

Ama bende öğrendim bazı şeyleri siktir etmeyi. Oh ne mutlu bana :D Artık herkese her şeye siktir et diyorum. Mesela iki gün sonra vizelerim başlayacak olmasına rağmen, pazar günü bir ALES olmasına rağmen ben hala NBA 2K12, PES2012 falan oynuyorum. Eminim yarında değişen bir şey olmayacak. Oh be! Ne güzelmiş siktir etmek. Okuyun, yada siktir edin okumayın :D

Hayatı Siktir Etmeyi öğrenin, öğrenemiyor musunuz? Onuda Siktir Edin :D

19 Kasım 2011 Cumartesi

Sen Gülünce...

... Bir gülüşünle hayat veriyorsun mezardaki ölüye
Solmuş çiçekler gülmelerinle açıyor
Arı, balını sen gülünce yapıyor
Su, yolunu gülmelerine bulup akıyor
Şeytan geri kaçıyor, gülüş sesini duyunca
Melekler yeryüzüne iniyor o an,
Seni görebilmek, sesini duyabilmek için
Zeus sana bakarken heybesini düşürüyor elinden
Hayran hayran gülüşünü izlerken...

16 Kasım 2011 Çarşamba

Sen Eros'la Geldin...

Neşeli biriydim ben
Mutlu günler yaşayan,
Günleri gülücüklerle dolu olan
Yüzü asılmayan, morali bozulmayan
Keyfi kaçmayan, mutlu biriydim ben.
Eşlik ederdim şarkılara
Duygulanmaz, hüzünlenmez eğlenirdim.
Bir gün " SEN " gerçeğiyle tanıştım.
Bilmezdim aşkı, sevgiyi
Bir gün bir aşk çaldı kapımı.
Kapatmıştım kendimi dış dünyaya
Kuşanmıştım zırhımı
Sen Eros'la geldin
Ve zırhım dayanmadı onun okuna...




Ruhsuz biriydim ben.
Düşünmezdim kendimden başkasını
Umursamazdım insanları, hayatı.
Giderken ölümün peşinden
Birisi çıktı karşıma
Ve gösterdi hayatın gerçeklerini
Öğretti en güzel duyguyu ve yaşama isteğini
SEN...

Sen benim neşemi çaldın,
Mutluluğumu aldın.
Şimdi şarkılar bana eşlik ediyor
Paylaşıyorlar acımı ve mutsuzluğumu.
Ama bana bir ruh verdin
Her an seni düşünen
Her gün senin için yaşayan bir ruh
Ve sevdim seni, sevmediğim kadar kimseyi...

12 Kasım 2011 Cumartesi

Merhaba Sevgi




Sevgi her zaman sabırlı ve candandır, asla kıskanç değildir. Asla kaba ve bencil değildir. Saldırgan ve kızgın değildir. Sevgi, başka insanların zevklerinden, günahlarından haz almaz. Fakat hakikati sever. Her zaman bağışlamaya, güvenmeye, ümit etmeye hazır. Ve başa gelen her şeye tahammül eder. ( A Walk to Remember )







Nasılda usta yazmış Sofokles
Nasılda güzel söylemiş Antigone
Ben bu dünyaya kin değil sevgi paylaşmaya geldim
Söyleyiş, o söyleyiş, bu içten bu dopdolu bu insanca deyiş
Yankılanıp gelmiş çağlar öncesinden çağımıza, günümüze, günümüze
Belki de... Belki değil mutlak
Yürüyüp, gidecek çağlar sonrasına da yankılanarak...

Ben bu dünyaya kin değil, sevgi paylaşmaya geldim
Söyleyiş, o söyleyiş bu içten bu dopdolu bu insanca deyiş
Yankılanıp gelmiş çağlar öncesinden çağımıza, günümüze, günümüze
Merhaba! İnsanın en soylu duygusu,
Paylaşmanın en güzeli en değerlisi,
Merhaba, merhaba, merhaba sevgi...
( Ah Şu Gençler )

11 Kasım 2011 Cuma

Eskilerden...

Bu gece sessizlik çok koyu,
Karanlık sessizlikle birlikte.
Kol kola geziyorlar, hayallerimde seninle gezdiğim gibi
Mehtap bu gece çok güçsüz
Sensiz her gece olduğum gibi
Kendini bile aydınlatamadı
Kalbimin kan pompalayamadığı gibi
Kalbim atmazken, beynim buraya yönlendirdi naciz bedenimi
Elim aldı kalemi, gözlerim buldu kağıdı
Ve dilim...
Arkandan bakarken, yüzüne söyleyemediği
Pek çok şeyi döktü
Gözümün önündeki kağıda
Kalemi tutan elimin yardımıyla...

9 Kasım 2011 Çarşamba

Mim: Renkler

Crazywomanrosemary beni mimlemiş. Teşekkür edeyim. Mim konusuda ruhumuzun ve takip ettiğimiz bloggerın rengi/renkleri. Kendisi beni kızıl kahve ve siyah olarak görmüş. Çok karşı değilim ama araya bi de maviyi sıkıştırsa çok iyi olurdu ( yetkililere duyurulur :p ) ben genelde mavi rengi yansıttığımı düşünmüşümdür hep dönem dönem de karaya bürünmüşümdür. Sadece doğallık anlamında ise kahverengi ile bütünleşmişimdir. Ama benim rengim mavidir...

Beyaz:saflığı,temizliği,istikrarı...
Siyah:gücü tutkuyu ve bazende matemi..
Mavi:sonsuzluğu ve özgürlüğü (derinliği)
Yeşil;doğallık ve huzur
Kırmızı:Canlılık,dinamizm,ataklık,azim ve kararlılık.
Mor:Asalet,lüks,itibar,mistik duygular..
Pembe:Neşe,güven,rahatlık..
Turuncu:dışa dönük,pozitif,güveni..
Lacivert;sonsuzluk,otorite,verimliliği..
Kahverengi:Toprağın ve dogallığın..
Gri:Alçakgönüllüğü ve dengeyi ifade eder..
Sarı:Neşe,incelik,pratiklik,zeka.

Gelelim takip ettiğim bloggerların ( bence ) renklerine...

crazywomanrosemary: kırmızı

larien: beyaz-pembe-sarı ( o öle karışık bişey )

Lô - Lâ: siyah

Lazanya: mavi-mor

bolat: yeşil-kahverengi-gri

kibritçi kız: yeşil

kırmızı başlıklı pollyanna: pembe ( ama bu çok meraklı bir pollyanna )

spot ışığını arayan kız: turuncu

7 Kasım 2011 Pazartesi

Bir Filmden...

E: Biz seninle mutsuz oluruz.
K: Olsun, ben seninle mutsuzluğa da varım...

5 Kasım 2011 Cumartesi

Mim: Konusu Olan Şarkılar

Pembe Kereste beni mimlemiş. Mim konusu da konusu olan şarkılar.

Müzik dinlemek pek çok insanın olduğu gibi benimde en büyük tutkularımdan biridir. Ve bu konuda kesin bir zevkim yoktur. En sık dinlediğim tür pop ve rock ama her telden dinlerim. Mp4'ümde pop, rock, arabesk, halk müziği, sanat müziği, opera, klasik, metal vs vs akla gelebilecek her türden parçalar mevcuttur ve hepsinden çok sevdiğim en az 2-3 tane vardır.

Nocturne: Eurovision birincisi mi ne olmuş katıldığı sene. Ben ilk olarak 2008 yılında dinlemiştim. ÖSS'ye hazırlanırken dershanede Felsefe hocam dinletmişti. Kendisi askere gitmeden önceki en son dersini işliyordu bizimle. Ama bu sefer sunumlar izletip bu tarz parçalar dinleterek. Bu parçanın fon müziği görevini gördüğü sunum yetişkinliğin zorluklarından bıkmış bir insanın, çocukluğuna özlem duyan bir insanın " yetişkinlikten istifasını " konu alıyordu. Ve bende o gün ilk defa acı bir gerçeğin farkına vardım. Bende çocukluğumu fazlasıyla özlemiştim. Ve o günden beri ne zaman çocukluğuma dönmek istesem, ne zaman yetişkinliğin şartlarından bıksam, ne zaman kaçıp bir yerlere gitmek istesem, ne zaman sadece " kafa " dinlemek istesem aklıma bu şarkı gelir ve bu şarkıyı dinlerim. Her dinlemem de de farklı yerlere giderim...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...