30 Temmuz 2011 Cumartesi

Komik belki de trajikomik

Daha öncede dedğim gibi en nihayetinde staja başlayabildim. Gerçi her ne kadar muhasebeci olmak istemediğimden bu stajımın bana uzun vadede faydası dokunmayacak olsa da şu aşamada ileri düşünmekten ziyade kendimi Merkez Bankası ve İMKB stajlarına hazırlayabilecek bir konu olması hayır dememi engelledi.


Stajımın ilk haftasını doldurdum ve önümüzdeki hafta Merkez Bankası’nda staj yaptıktan sonra tekrar Eczacıbaşı Ekom’a dönüp 3 hafta daha staj yapacağım kısmet olursa. Facebook Profilim info kısmına bu stajımı kaydettim. Stajımın üçüncü günü eski kız arkadaşımdan bir mesaj aldım. Stajımın için tebrik edip hayırlı olsun dileklerini iletti, sağ olsun. Büyük bir ihtimalle facebookdan gördü. Ama ne diye benim profilime baktı, ee bilemiyorum artık! Kendisi üyesi bulunduğu bir derneğin gelecek dönem başkanı seçilmiş, tebrik ettim. Ve sanırım ilerleyen zamanlarda benim üyesi olduğum dernekle, onun başkanlığını yapacağı dernek ortak bir projede yer alacak!

Artık hiçbir şey hissettirmediğini rahatlıkla söyleyebilirim ama yine de aynı ortamda sık bulunmak ihtimali çok hoş olmayacak herhalde, ikimiz içinde…


Geçen hafta Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası adlı kitabını okudum. Elinizden bırakamayacağınız sürükleyici bir cinayet soruşturmasını konu alan kitap, cesetlerinin İstanbul'un tarihi mekanlarına bırakılması ve her cesedin eline, önüne bırakıldığı tarihi mekanı yaptıran kişinin bastırdığı veya anısını basılan sikkelerin konmasıyla İstanbul tarihini de gündeme alıp, her gün önünden defalarca geçtiğimiz her seferinde hayran hayran baktığımız onca güzel tarihi yerlerimiz hakkında bilmediğimiz şeyleri bizlere anlatıyor. Böyle zamanlarda hep kendime " İyi ki İstanbul'da doğmuşum, iyi ki bu şehirde yaşıyorum " diyorum. Pek çok insan gibi benimde Avrupa'yı, Amerika'yı görmek, gezmek gibi bir hayalim var. ( Özellikle İtalya konusunda hayvani bir isteğim var ) Nasip olursa Amerika'da MBA yapmak ve MBA'i bitirdikten sonra 2-3 yıl gibi bir süre orada çalışmak istiyorum. Ama hiçbir zaman Türkiye'den hele hele İstanbul'dan kesin ayrılışım olmayacak. Hangi imkanlara sahip olursam olayım burada doğdum burada büyüdüm burada yaşamaya devam edeceğim ve burada öleceğim.


Bütün bunlar olurken dün akşam yakın arkadaşlarımla buluşup Caddebostan’da bir mekana gittik. Yaklaşık 2,5-3 saat beraber takıldıktan sonra geri dönüş yolundayken bir üst sokağımda oturan bir diğer yakın arkadaşım evlerimizin birbirine çok yakın olduğunu keşfettiklerini söyledi. Kendisi kız kardeşi, annesi ve komşularıyla birlikte bahçelerinde yaz keyfi yaparken akıllarına takılmış ve gördükleri binalardan hangisinin benim yaşadığım yer olduğu hakkında bir diyaloğa girmişler. Arkadaşımla bunu konuşurken sağ olsun beni bahçelerine davet etti. Gittim. Sonra arkadaşımla beraber binalara bakarken onun bana “ Bence bu bina “ diyerek gösterdiği binaya “ hayır o değil “ diyerek karşılık verdim. Arkadaşımın kahvesini içip, tatlı muhabbetini ( özellikle Starbucks, Amerika ve kendisinin çalışma ortamı ve kilosu hakkındaki muhabbetlerini ) yaptıktan sonra kalkıp evime geldim. Camdan bakıp “ hangi bina ya bu benim oturduğum yer “ diye dediğimde meğerse arkadaşımla önüne gelip onun bana “ Bence bu bina “ dediği apartmanda oturduğumu, salonumun penceresinden aslında onlarının evini, bahçesini görebildiğimi fark ettim. Ve bunu kendisine mesaj attım. Velhasıl kelam komşu çıktık haberimiz yok :D Gecenin bir vakti camdan bir süre bakıştık sonrada birbirimize “ iyi geceler komşuuu “ diyerekten bakışmalarımıza son verdik.

Ee tabi bir haftadır sabahın köründe kalkmamı sağlaması için erken yattığım akşamlar bittiğinden ötürü eski günlerdeki gibi sabaha karşı 03,30 sularında yatağa yöneldim. Vallaha çok güzel bir duygu bu :D
Ramazanın gelmesinden ötürü tırsma aşamasındayım. Oruçlu halimle nasıl staj yapacağımı hala kestirebilmiş değilim. İkisini bir arada götürebileceğime dair bir inancım yok ama umarım Allah yardımcım olur.

Bekle beni Merkez Bankası geliyorum!


21 Temmuz 2011 Perşembe

Finally...

Bugün nihayet şu 3 hafta görüştüğüm ve bana " haftaya bugün başlayacakmışsın gibi kendini hazırla " diyen şahıs arayıp hafta başı staja başlamamı söyledi. Neymiş efendim soruşturmayı yapacak şahısların hepsi izne çıkmışmış o yüzden bir hafta sürmesi gereken soruşturma ilk defa 3 hafta sürmüşmüş. Olan bana oldu anasını satıyım. Temmuzu boş boş geçirdik aha Ramazan ayı geliyor ne halt etcem ben :(

6 temmuzda başlamayı umduğum staja 25 temmuzda başlayacağım. Allah sonunu hayır etsin...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Vay bee...

Bütün kış bu yazı mı beklemişim ben? Aklımı... Hemen kışın gelmesini istiyorum. Tekrar kıçımın donmasını istiyorum. En azından nefes alabiliyordum, uyuyabiliyordum. Bu sıcaklar ne kardeşim? Yarabbim azalt şu sıcakları duy şu kulları da biraz serinlet şu havaları...

İnsanın beklentilerinin bu kadar sıcak ve boş sonuçlanması çok kötü bir şey. Bundan sonra yaz mevsimini hiçbir zaman beklemeyeceğime eminim arkadaş. Bir an önce okul açılsa da bir uğraşım olsa. Bitmesin abi okul. Böyle öğrenci olmak güzel. Hem sadece öğrenci olarak kalmıyorum çalışırım da staj da yaparım. Yeter ki boş durmiyim!

15 Temmuz 2011 Cuma

Ayın Menüsü: Sivrisineklerle Süslenmiş, Bunaltıcı Sıcaklar Eşliğinde Koskocaman Bir Boşluk!

Çok değil bundan yaklaşık 2-3 ay önce bugünlerin gelmesini iple çekiyordum. Sınavlar bitsin, okul kapansın gece istediğim saate kadar oturayım erken kalkma derdim olmasın öğlene kadar uyuyayım. Ohhh tembellik!!

5 haftadır istediğim bu tembelliğe sahibim. Ama sıkıldım kardeşim. Hem bu sıcaklarda uykuda tutmuyor ki. Tutsa da zevkli ve tatlı olmuyor. Absürd absürd rüyalar görüyorum. Sabahın köründe ( 12,40 gibi ) telefonum çalıyor uykudan uyanıyorum, yapılır mı bu?

Bu ne biçim bir boşluk ya ve her şeyden önemlisi bu ne biçim bir sıcak? Global Warming yeter artık! Mayıs ayında kıçımız donuyordu yoktun piyasada Temmuzda mı açığı kapatıyorsun? İstenmiyorsun kardeşim defol git ya!

Tabi yaz aylarının vazgeçilmezi olan sivrisineklere değinmeden edemeyeceğim. Ya camı pencereyi açık bırakmamızı fırsat bilip daldın içeri, baktın bol kanlı şahıslar mevcut karnımı doyuriyim dedin geldin kanımı emdin. Buraya kadar tamam bir lafım yada şikayetim yok. Ya kardeşim niye susmuyorsun? İlla o vızır vızır sesi çıkarmak zorunda mısın? Ulan beleşe A RH + kan veriyorum sana, hem sana verdiğim kanı Kızılay'a bağışlasaydım kaç bin litre kan olurdu senin haberin var mı? + Canım arkadaşlarımdan birisi DNA İzole etmek için kanımı istediğinde, o kanı vermeden önce ne kadar oyaladım ben arkadaşımı senin haberin var mı? Seni zerre oyalamıyorum geliyorsun emiyorsun gidiyorsun! Oh ne rahat! Ama sus be kardeşim. Zaten sırf sen ses çıkardığın için uykum gelmiyor. Bakıyor yol üstündeyken bu taraflara. Senin ses çıkardığını duyuyor ee tabi o da senin çıkardığın sesleri sevmiyor. Sen varsın diye geri dönüyor. Gel bir anlaşma yapalım canım kardeşim. Ses varsa kan yok! Ya susarsın yada aç kalırsın keyfin bilir hıh. Kaparım vallaha camı gerekirse sıcaktan pişerim yine de almam seni içeri!



Aslında benim bu yazı bu kadar sıkıntılı geçirmemin başrolünü bir KOBİ ile yurdumun önde gelen holdinglerinden biri paylaşıyor. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi bundan yaklaşık bir ay önce Probil isimli bir şirkete staj başvurum kabul oldu. Önce ne zaman istiyorsan gel başla dediler bir hafta sonra da olmadı ya kusura bakma! Dallamalar! Aradan biraz zaman geçti Eczacıbaşı Ekom diye bir şirkete başvurum kabul oldu evraklarımı götürdüm bir haftalık prosedür soruşturması olacak dediler 2 haftayı geçti hala ses seda yok! Zaten Temmuz ayının sonuna kadar staj yapacaktım orada aha ayın ortasındayız. Ne zaman ses çıkacak daha!

Bu kadar yakınmanın üstüne minicik güzel bir şey yazayım. Pazartesi günü yakın arkadaşlarımdan birisiyle uzun bir uğraş ve iletişim çabasından sonra X-Men: First Class isimli filme gittik. Hayatımda izlediğim en iyi filmlerden birisiydi. Kesinlikle izlenmesini tavsiye ediyorum. Zaten film vizyona girdiğinden beri herkesten olumlu yorumlar duyuyordum. Herkesin dediği kadar varmış gerçekten de. Ve içlerinden en beğendiğim yorumu çalıyorum: X-Men gerçekten de First Class!


13 Temmuz 2011 Çarşamba

Pardon temiz kağıdımı aldınız daha neyimi soruşturuyorsunuz?

Tam tamına iki hafta önce Eczacıbaşı Ekom şirketine staja başlamak için evraklarımı götürdüm. Evrak teslimi yaptığım kişiler beni orada diğer personellere " yeni stajyerimiz " diyerekten tanıttılar. Görüşme sonunda prosedür olarak genel müdürlük tarafından bir haftalık bir güvenlik soruşturması yapılacağını söyleyip, eklediler " haftaya bugün başlayacakmışsın gibi hazırla kendini "

Bir hafta doldu aranmadım ben aradım hala haber bekliyoruz dediler. Bir hafta daha geçti hala ses yok ben ikinci kez aradım yine aynı cevap hala haber bekliyoruz. 2 hafta geçti bende hala boş boş takılıyorum. Öğlene kadar uyuyup sabaha kadar oturuyorum vs vs.

Zaman geçmiyor...

8 Temmuz 2011 Cuma

Şike, Teşvik, Sporda Şiddet...

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım şikeyle suçlanıyor. Bugün gözaltı süreci başlayalı 6 gün oluyor. Ama Aziz Yıldırım'ın sağlık sorunları nedeniyle hala ifadesi alınabilmiş değil. Bu süreçte delillerin ne olduğu Aziz Yıldırım'ın avukatlarına söylenmemiştir. Bu da Aziz Yıldırım'ın savunma hakkını elinden almaya yönelik bir girişimdir.


Aziz Yıldırım'ı suçlayanlara sesleniyorum: Sporda Şiddet yasasının çıkmasındaki birinci etken Aziz Yıldırım'ın bu yasanın çıkması için yapmış olduğu çalışmalardır. Anlayacağınız şekilde daha açık söyleyeyim. Bugün Aziz Yıldırım'ı suçlayabiliyorsanız, bu da Aziz Yıldırım'ın size bu hakları verdirtmesi sayesinde olmaktadır. 


Fenerbahçe ligin ikinci yarısında oynadığı maçlardan sadece Bursaspor maçında puan kaybetti. Ki o maçtada verilmeyen bariz bir penaltımız vardı. Bu maçtan sonra çıkıp Bursalı futbolcular " Trabzonlu kardeşlerimiz için oynadık " dediler. Bunu neden kimse dikkate almıyor. Ligin ikinci yarısında oynanan Beşiktaş-Trabzon maçında Beşiktaş'ın verilmeyen bariz bir golü ve penaltısı olmasına rağmen, bu maçı Trabzon'un 2-1 kazanmasına rağmen Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in maçtan sonra çıkıp " Evet, Trabzon'un penaltısı verilmedi " diyerek kendi hakkını aramaktansa Trabzon'a haksızlık yapıldığını ima etmesini nasıl açıklayacaksınız? Trabzon Başkanı Sadri Şener kendi ağzıyla " Türkiye'nin 4te 3ü bizim şampiyon olmamızı istiyor " demişken daha neyin şikesinden bahsediyorsunuz? Aaa pardon bu yasa 14 Nisan'da çıkmıştı dimi? 14 Nisandan önce olanlara bir şey diyemiyoruz dimi? Unutmuşum kusura bakmayın!


Son hafta öncesinde herkes " Fener puan kaybederse şampiyonluk gider " diyordu. Ya kardeşim Trabzonun kazanacağı ne malum? Belki iki takımda berabere kalacak? Belki ikisi de yenilecek? Ama herkes Trabzon kesin yener diye bakıyordu ve Trabzonun en iyi oyuncusu ( burak yılmaz ) oynamamasına rağmen Trabzon 4-0 kazandı, herkesin emin olduğu gibi! Şike yok bu maçta dimi? Fener zar zor 4-3 kazandı şike var!!!! Korcan Selçuk'tan yediği gol yüzünden suçlanıyor o kaleci o maçta 2 tane %100 gollük pozisyon kurtardı bunu da dikkate alın!


Geçen sene Fenerbahçe-Trabzon maçında 10-1 bitmesi gereken maç 1-1 değilde 2-1 Fenerin galibiyetiyle bitseydi, Güiza boş kaleye gol atabilseydi Lig kirli olacaktı dimi? Guiza boş kaleye gol kaçırınca Fener Şampiyon olamayınca Lig temiz oldu dimi???


Eskişehir-Trabzon maçında iyi oynasın diye Sezer Öztürk'e teşvik primi vermişiz güya! Sezer serbest kaldı işte!!! Ayrıca son dakikada Eskişehir'in verilmeyen penaltısı var o maçta!


Emenike bizim maçta oynamadı diye suçlanıyor. İyide bu adam bizle anlaştıktan sonra hiçbir maçta oynamadı. Bize karşı oynamayıp diğer takımlara karşı oynasaydı tamam haksız rekabet derdim ama adam hiçbir maçta oynamadı ki!


Mehmet Yıldız Sivas-Fenerbahçe maçında oyuna girdikten sonra bir gol kaçırmış! Ki bu Mehmet Yıldız 4-2 iken girip gol kaçırdıktan kısa bi süre sonra asist yapıp maçın 4-3e gelmesinde rol oynamıştır. Eğer Mehmet Yıldız gol kaçırdı diye satılmış oluyorsa 2009 ve 2010 yıllarında Güiza her maç en az iki gol kaçırdı. Ki bunların bazıları boş kaleye hemde! Ne yani 2 sene boyunca her takım Güiza'yı satın mı aldı? Ya da 2009 da Beşiktaş, 2010 da Bursa mı?




Saygılar...

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Alışveriş mi??? Yoooo, Hayyyııırrrrrrrr!

Bütün kızlar neden alışverişi sever? Ve neden bütün erkekler nefret eder?? Kesinlikle XX ve XY kromozomlarıyla alakalı bir şey bence bu.

Bugün yaklaşık bir buçuk aydır görmediğim bir arkadaşım Forum İstanbul'da buluşalım dedi. Eyvallah dedim. Bu kızın yarın mezuniyet şöleni var, kep atacak havaya sonra kendi kepini yakalayamayıp başkasının kepiyle geri dönecek bugün ne diye dışarı çıkıyorsun otur evinde dimi? Yok! Alışveriş yapası gelmiş. Bende saf saf 1,5 aydır beni görmediği için beni göresi gelmiş diye düşünmüştüm. Önce 2de buluşalım dedi, sonra 2,30'a çekti. Bendeniz kimseyi bekletmeyi sevmediğim için 2,30'dan önce Forum İstanbul'a ulaştım. Kendisine bir 7 dakikalık gecikme payı tanıdım ve 2,37 de aradım arkadaşımı. " 10 dakikaya oradayım " dedi. Ben 10 dakika bekledim hanfendi piyasada yok. Neyse uzatmayalım hanfendi tam tamına 3,06 da geldi ve beni 36 dakika bekleterek bu alanda 2. insan olma başarısını gösterdi, tebrik ediyorum kendisini. ( Birinciliği 5 dk ile kaçırdın ama merak etme birinci de senin yakın bir arkadaşın )

Ben bekletildim diye o kadar laf sayarken meğerse bunun işkencenin başlangıcı olacağını anlayamamışım. Önce yemek yiyelim dedi arkadaşım. Sipariş verdik bide baktık ki arkadaş kartını evde unutmuş. Neyse yemek yedik tekrar arkadaşımın evine gittik kredi kartını almaya. Oradan da yakınlığından ötürü Marmara Forum'a geçtik. Meğerse benim canım arkadaşım, biricik dostum deneme odalarına girdikten sonra yarım saat çıkmamaktan büyük zevk duyan birisiymiş! Ben bunu çok yorucu bir şekilde öğrendim. Ama neyse ki " girmediğimiz mağaza kalmadı " diyemiyorum çünkü gerçekten mağazaların hepsine girmedik. Alışveriş, bir şeylere bakıp seçip " bu sana yakışır/yakışmaz/güzel değil/ dekoltesi fazla/ çok açık/ eteği çok kısa / bu renk güzel/ bu plaj işi/ bu yaşlı işi vs vs " diye laf söylemek yada bu konuşmaları yapmak çok koymuyor da bir kızın deneme odasından çıkmasını beklemek insanı her türlü ağaca çeviriyor ee etrafta su da yok!



Ve tuhaftır ki günün devamında aslında arkadaşım hiç bakmadığı aklında olmayan başka bir şey alarak " tamam oldu " dedi! Ve dinlenmek için bir yere geçip bana çektirdiği alışveriş işkencesinin karşılığı olarak pasta ve çay ısmarladı arkadaşım, kesene bereket :)

Seneye benimde mezuniyetim olacak o zaman görürsün sen. Çok basit bir alışveriş olan takım elbise alma işini nasıl her türlü işkenceden daha beter hale getiriyorum gör! Hemide bir kız için!

Arkadaşım yarın kep atıyor ve mezun oluyor. Yüksek lisans durumu belirsiz. Amerika'ya gitme ihtimali var. Bir daha sık sık görüşemeyeceğimiz kesin gibi :( üzücü bir durum benim için.

Yarınki kep töreninde sonuna kadar kalamayacağım bunun için senden şimdi, yarın yada istediğin her zaman özür dilerim :( Umarım mezuniyet sonrasında gerek lisansüstü eğitimlerinde, gerek iş hayatında çok başarılı olursun dostum. Mezuniyetin hayırlı olsun, Allah yolunu açık etsin...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...