- Erdoğan Abi, sen ne iyi adamsın. Başkası olsa karısının kaçtığı adamın ailesinin yüzüne bile bakmazdı, sen bir gün bizi kırmadın, hep iyilik yaptın. Babama olan nefretini bize hiç yansıtmadın.
- " Ben Recepten nefret etmedim ki " dedi Erdoğan...
- Etmedin mi?
- Yok, etmedim valla.
- Peki Ümmühan'dan?
- Ondan da etmedim.
- Hiç mi?
- Hiç.
- Allah Allah. Ben ikisinden de nefret ediyorsun sanıyordum.
Erdoğan'ın berrak gözlerinden bulutlar geçti ve " Öldüm kızım ben o gün. Ölü nefret eder mi ? " dedi adam.
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Bir Kitaptan XV
... Bir çığlık kendini fırlatıp attı dudaklarından ve " Gitme! Allah aşkına gitme!" diye bağırdı. Fırat ona sarılırken Narin'in gözlerinden yaşlar oluk oluk akıyordu. Mehmet'i görüyordu koltuk değnekleriyle aksaya aksaya yürürken, Şadiye ayna karşısında saçlarını tarıyordu, Recep Hatice'yi dövüyordu, Hatice hastaneye koşarken Mehmet için çığlıklar atıyor, " Allah'ın gücüne gitti! " diye bağırıyordu son ses, Narin annesinin peşinden koşuyordu, Recep kapı önünde sigara içiyordu, Şadiye damağını kaldırıyordu, Mehmet sahada koşuyordu, Narin lacivert beyaz bir elbise giyiyordu...
Yalnızlık
Yalnızlık tek başına kalmak değil, tek başına kalmaktan kaçmaya çalışmaktır. Bunun için ne kadar uğraşırsan durumun o kadar acıklı hale gelir. Geceyi uzatmak, son bir sigara yakmak, bir kadeh daha içmek, ayak sürümek, bin dereden su getirmek... Bütün bunlar, kapının arkasına gizlenmiş seni bekleyen tekilliğinle karşılaşmanı geciktirmekten ve çaresizliğini artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Durumunu sükunetle kabullendiğin ve onunla savaşmaktan vazgeçtiğinde ise aniden daha az yalnız biri haline gelirsin. Bu konuda bilinmesi gerekenler fazla değildir. Yalnızlıkta " çat kapı " yoktur ve yalnız bir kimsenin hayatının doğal uzantısı olmadığından, biriyle buluşmak için daima randevulaşmak zorundadır. Kimsenin hayatını tamamlamaz ve bunun karşılığı olarak kimse de onun hayatını bütünlemez. Kimileri böyle olmasını tercih ettikleri için, kimileri de kimse onları tercih etmedikleri için yalnızdır. Yalnız biri sadece bir aksesuardır. Süslü bir toka, zarif bir kolye, boktan bir kemer ya da bir çift güzel küpe... Yoklukları üzüntü verici olsa da kimseyi öldürmez...
Hande Altaylı
Hande Altaylı
11 Ağustos 2012 Cumartesi
Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni...
Sofular haram demişler bu aşkın badesine
Ben doldurur ben içerim günah benim, kime ne?
7 Ağustos 2012 Salı
Söze gerek duymazdık...
Başka hiçbir söze gerek duymazdık inan bana... içimizin şu
sızısıyla dağ deniz aşacağımıza, tekbir sözle kendimizi aşsaydık hiçbir şeye
gerek olmazdı. Bir gün, tek bir Allah'ın günü diyebilseydik birbirimize:
"olmadı, sensiz olmadı". o vakit kapanırdı tüm hesaplar . Ya da bir gün
çıkagelseydin, yağmurlu bir gün... Telefonumda bir mesaj "aşağıdayım,
bekliyorum" tek bir soru sormazdım..."neredeydin, nereye gidiyoruz, emin
misin?"
Hiçbir şey!
İnerdim merdivenleri aceleyle… Gülümseyerek bakardım biraz
çizgilerine... Saatlerce konuşmadan
yürüyebilirdim yanında. Sözcüksüz, şüphesiz, sessiz, belki kimsesiz ama
huzurlu... Deniz kenarında oturacağımız o masada rüzgar belki saçımı vururdu
yüzüme ve sen gülümseyerek çekerdin onları yüzümden ellerinle. Ve ben yine,
öyle bakardım... Hayranlığımı anlatırdım, hiçbir şey söylemeden, öyle
gözlerimle…
Belki kalkınca masadan, yürümek isterdin biraz, bir şarkı
mırıldanırdın inceden, ben yine de konuşmazdım... Belki uzun uzun bakar
uzaklara, dertleşirdin benimle... Okşardım bende hüzün saran yüreğini...
Yürek demişken: nerde bizde o yürek demi?
İşte o vakit olmuyor, yüreksiz olunca olmuyor...
Saatlerce konuşmadan yürüyebilirdim yanında, ve binlerce
ömür sevebilirdim seni!...
Belki de...
Belki bir eski şarkı, belki hoş bir koku esintide...
Söze gerek duymazdık...
( Yazan: T.O )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)