17 Eylül 2013 Salı

Çok Özledim...

Bir mum yaktığım o akşam seni andım
Korkuyu savdığım her anı hatırladım
Gittiğin günden şimdiye her şey aynı sadece
Çok özledim her kahraman gibi erken gittin

Gördüğüm en son ışık parıltı sendin
Hep parladın
Dinlendiğin o sarmaşık sonra soldu
Hep uçtun ateşe yakın

Bir kayık iki kürek
Ay parlak asil yürek
Biraz rakı biraz azık
Belki hayat bu demek

Göçtüğün gün ben
Tesadüfen düşümde gördüm veda ederken
Çok özledim her kahraman gibi erken gittin

Gördüğüm en son ışık parıltı sendin
Hep parladın
Dinlendiğin o sarmaşık sonra soldu

Hep uçtun ateşe yakın

10 Eylül 2013 Salı

Yazsam...

Yazsam tesiri yok,
Sussam gönül razı değil...

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Yorgun

Düşe kalka çıktiım ben bu yokuşu
Yalvardım benimle gelen olmadı
kaç kere yıkılıp düştüm yerlere
yalvardım elimden tutan olmadı

Söylenecek gibi değil dostlarım
bu yüzden suskunum bu yüzden durgun
neler çektim neler neler dostlarım
bu yüzden mutsuzum bu yüzden yorgun

Yorgun yorgunum yorgun yorgunum
Yorgun yorgunum yorgun yorgun

Yeter artık diye diye inledim
haykırdım sesimi duyan olmadı
yıllarca acıyla dertle savaştım
halin nedir diye soran olmadı

Söylenecek gibi değil dostlarım
bu yüzden suskunum bu yüzden durgun
neler çektim neler neler dostlarım
bu yüzden mutsuzum bu yüzden yorgun

Yorgun yorgunum yorgun yorgunum
Yorgun yorgunum yorgun yorgun

Aşkname...

Bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra... 

Dilenciden sultana, köleden efendiye 

Hânım hey! .. 

Sen ki muhabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, efendimsin, 

Sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin, 

Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık. Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir bilge ama ben senden uzakta, aşkınla hasta, ama aşk sayesinde sıhhatteyim. Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. 'Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı? ' diyorum ona, hasbıhal ediyorum; 'Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, sofaca mıdır İstanbullar sultanı bugün? ' diye tekrar soruyorum. 'Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı? ' diye sitem ediyorum bazen... Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tövbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.

Benim Hayatım...

Uzaktan görenler mesut sanıyor,
Bilmezler gözlerim her gün ağlıyor,
İçimde dinmeyen yaram kanıyor,
Bir meçhule döndü benim hayatım…

Geceyi yaşarım, doğmaz güneşim,
Zamansız küllendi yanan ateşim,
Yarına çıkar mı bilmem gidişim,
Mevsimsiz sarardı benim hayatım,
Zamansız sarardı benim hayatım…

Işıklar altında sönmüş gibiyim,
Dostların içinde yalnız biriyim,
Bilinmez yollara girmiş gibiyim,
Nerede bitecek benim hayatım…

Yorgunum, dertliyim, yürekten dayanmaz,
Mutsuzum desem de kimse inanmaz,
Maziyi ararım, böyle yaşanmaz,
Çekilmez çiledir benim hayatım,
Çekilmez çiledir benim hayatım…

1 Ağustos 2013 Perşembe

Help!

Kalıcı kilo vermek gibi bir şeyler dönüyor ya nette. Ya benim de aslında 6 kilo fazlam var ama 10 vermek istiyorum kurban bayramına kadar. Sonra kurban bayramında 4'ü geri alırım diye. Evet neyse var mıdır bu kalıcı kilo verme olaylarına giden ve etkisini gören? Ya da bana kilo verdirecek tavsiyesi olan?

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Ne Yazsam?

Aslında yazacak bir şeyim yok şimdilik. Ama sırf yazma alışkanlığım geri gelsin diye her fırsatta yazacağım arkadaş!

Ahanda yazacak konu buldum! :D Tiyatro!

Şimcik benim ezeli ebedi her türlü, geçmişten gelen geleceğe hiç eksilmeden giden iki tutkum vardır. Biri Fenerbahçe, diğeri Tiyatro. Fenerbahçe'nin akşam maçı olduğundan totem yapıyor ondan bahsetmiyorum. Gelelim tiyatroya. Benim hayatımda verdiğim en doğru karar üniversitedeyken Tiyatro Kulübü'ne girmek olmuştu. O günlerden sonra aşkım iyice büyüdü büyüdü büyüdü. Neyse tiyatroculara geçeyim. Bana göre Türk Tiyatrosunun tepesindeki isimler; Haluk Bilginer, Çetin Tekindor, Zafer Ergin, Can Gürzap, Genco Erkal ve rahmetli Cüneyt Türel'dir. Cüneyt Türel'i sahnede iki oyunda izledim, Genco Erkal, Can Gürzap ve Haluk Bilginer'i birer oyunda izledim. Çetin Tekindor ve Zafer Ergin izleyemedim. İçimde dert oldu. İnşallah dönerler de tiyatroya ben de keyifle izlerim. Neyse.. Haluk Bilginer'in oyunlarını bilen bilir. Birazcıkın pahalıdır biletleri ve aylar öncesinden tükenir. Hâliyle ben öğrenciyken bana lüks kaçıyordu Haluk Bilginer. Zaten Genco Erkal ve Can Gürzap okuluma geldiklerinden onları beleş izlemiştim. Rahmetli Cüneyt Türel'i de bir oyunda bir beleş diğer oyunda paralı izlemiştim ama sittin sene önce yani. Neyse Haluk Bilginer diyordum. Son 4 senedir her oyununa gitmek istiyorum Haluk Bilginer'in. Ama gidemiyordum. Neyse ki bu sene işe başladım. Ve o bilet parası artık ödenebilir seviyede gelmeye başlamıştı bana. 27 Mart 2013 tarihinde ( bakar mısınız bırakın oyunun tarihini, bileti aldığım tarihi bile hatırlıyorum :D ) bir de baktım ki 20-21 Nisan tarihlerinde Oyun Atölyesi'nde ( Haluk Bilginer'in tiyatro salonu ) Antonius&Kleopatra oynuyor ve biletler tükenmemiş! Bu oyuna geçen sene gitmeyi istedim ama öğrenci harçlığıyla zor arkadaş. Kaldı mı bu seneye. Ben boş bileti gördüğüm arkadaşıma mesaj attım ( C.K kodlu arkadaşım. Son sene çoğu oyuna beraber gittik ) Dedim durum bu. Bakındı o da. İlk başta bilet parasına o da çok dedi ama bilen bilir Kleopatra'yı da Zerrin Tekindor oynuyor yani. Hem Haluk Bilginer hem Zerrin Tekindor. C.K ikna oldu ve biletleri aldı ( banka hesabımda para olmadığı için biletleri de ona aldırdım, oyun günü biletimi ondan satın aldım :D ) 21 Nisan 2013 Cumartesi akşam 20:00...

27 Mart'ta başladı heyecan. Oyuna gitmeden bir gün önce " son 24 saat " moduna bile girdim :D Neyse oyun günü bir kaç saat erken buluştuk arkadaşla. İkimizin damak zevki balık dışında birdir. Ben balık severim o sevmez. Ama kokoreç... Ahh oruç oruç kendi canımı çektirdim iyi mi?! Gittik Mercan'da kokoreç yedik. Sonra o beni favori Waffle'cısına götürdü bi de waffle yedik ooohhh miss. Üstüne Kemal'ın Yeri'nde bir de çay... Ahh ahh. Acıktım.

Baş koyduk Oyun Atölyesi yoluna. E ikimiz de daha önce hiç gitmemiştik bilmiyoruz yolu. Bulmak biraz vaktimizi aldı ama bulduk sonunda. Girdik içeri Bi kere salonun girişi bile 1907 numara! Daha Antre'ydekn ortama aşık oldum ben. Sonra sahneye indik. Bir de ne göreyim? Kapıda orijinal çekim haliyle Bir Şekspir Müzikali'nin DVD'leri satılıyor. Aldım hemen tabi. Yine bilen bilir Haluk Bilginer'in eski oyunu. Neyse girdik oyuna. Perde açıldı ve Haluk Bilginer and Zerrin Tekindor karşımda!!! Tam anlamıyla " Allah'ım sana geliyorum !!! " modu. Güldük eğlendik çookkk tatmin olmuş bir şekilde ayrıldık salondan.

Geçenlerde gördüm. Oyun Atölyesi'nin yeni oyunu. Kim Korkar Hain Kurttan? Ahanda linki: http://www.kimkorkarhainkurttan.com Haluk Bilginer yok, Zerrin Tekindor var yine. Ve süpriz! Tardu Flordun. Ben onu da çok severim. Bu oyunu gördüm direk C.K'ya mesaj attım. O da seviyormuş Tardu'yu. Ekim'de başlayacak oynanmaya. İnşallah ilk gösteriye gideceğiz. Böyle sık sık girip biletler satışa çıkmış mı diye bakıyorum vallaha.

Neyse bu postluk da bu kadar. Hadi hoşça kalın...

P.S. Şimdi baktım da post başlığı yazıyla çok alakasız olmuş. Neyse sonradan oldu bunlar.

28 Temmuz 2013 Pazar

Merhaba.

Uzun zaman oldu galiba yazmayalı. Daha düzgün bir başlık gelmedi şuan aklıma ve Merhaba diyorum ben de.

Aslında bir değişiklik yok. Kaldığım yerden devam ediyorum. İşte şarkım: http://www.youtube.com/watch?v=r-DgkPS9Ids

Sevmediğim işimde 6.ayımı doldurdum. Başlarken 1 ay çalışır çıkarım diye girmiştim. Şimdi ise 6 ayın üstüne 1 yıl daha çalışmam gerek.

Ağabeyim askerlik başvurusunu yaptı. Kısmetse Kasım'da asker. %99 kısa dönem çıkacak. Nisan'da gelir. Ben de Nisan'dan sonraki ilk celpte gitmek için başvurumu yapacağım. Zaten Aralık'ta dolacak tecilim. 4-5 ay falan geri alacağım işte.

1 aydır neredeyse hiçbir arkadaşımla görüşmedim. Haftanın 7 günü sabahtan akşama kadar iş ya da kurstayım. Oruç tutmaya çalışıyorum. Ve sağlam etkiliyor. 

Neyse çok sızlandım. Hiç mi iyi bir şey yok? Var. Aslında beni zorlasa da kursu iyi bir şey olarak görebilirim. SPK Lisansı almayı çok istiyordum. Hala da istiyorum ve bunun için bir şeyler yapıyorum. Tutamam diye düşündüğüm orucumu, zor da olsa tutuyorum. Yani bugüne kadar tuttum. İnşallah kalan kısmını da tutabilirim. Eskisi gibi Atalet ( bu kelimeyi yeni öğrendim desem yeridir. Mümin Sekman'ın Her Şey Seninle Başlar kitabında. ) halinde değilim. Aslında hala o haldeyim ama en azından artık bunun farkındayım ve harekete geçmek için bir şeyler yapıyorum. SPK kursu bundan biri. Diğerlerini ise şimdilik sadece planlıyorum. Ama hepsinden de önemlisi birisiyle tanıştım. Yani yüz yüze tanışmadım ama blogda bir yazımı okuduktan sonra bana bir mail attı birisi. 26 Haziran 2013'te. Hiç kimseye anlatamadığım şeyleri, burada bile yazamadıklarımı ona anlatıyorum. O da her defasında yorumlarını, düşüncelerini, önerilerini paylaşıyor benimle. Aslında onun söylediklerini yapsam daha doğrusu yapabilsem hep olmak istediğim kişi olabilirim. Hep yaşamak istediğim hayatı yaşayabilirim. Ama bir yapabilsem... Sevgili İ.O iyi ki varsın, her şey için çok teşekkür ederim.

Yazmayı bırakmıştım. Çünkü iyi gelmiyordu. Şimdi tekrar başladım sayıyorum kendimi. Umarım yazmak yine bloggerdaki ilk günlerimdeki gibi iyi gelir bana. 

Sevgiler, saygılar...

15 Ocak 2013 Salı

Seni Seviyorum...

Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

N.Hikmet

4 Ocak 2013 Cuma

Anlatamıyorum...

‎Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...