26 Ocak 2012 Perşembe

İki Cami Arasında Aşk

Ne yalan söyleyeyim, aslında bu kitabı okumaya hiç niyetim yoktu. Bir kaç arkadaşım tavsiye etmişti. Ama pek umursamamıştım. Daha sonra yakın arkadaşlarımdan biri daha okumamı söyledi. Ve yine ne yalan söyleyeyim sadece 7 TL olmasaydı almazdım herhalde bu kitabı. Ama aldım, dün okumaya başladım ve bugün bitirdim.

Çok etkilendim. Finalinde duygulandım. Mimar Sinan'ın 50 yaşında ve evli olmasına rağmen, sıradan bir dülger iken Muhteşem Kanuni'nin 16 yaşındaki kızı Mihrimah'a aşık olup, çektiği acıları anlatıyor kitap. Aşkından önce Prut Nehri üzerinde pek çok usta mimarın yapamadığı köprüyü söz verdiği üzere sadece 13 günde yapıyor. Sonra da saraya baş mimar oluyor. Baş mimar olduktan sonra bunun cesaretiyle Kanuni'den kızını istiyor. Ama Hürrem Sultan taht hırsında olduğu için Rüstem Paşa'ya vermek istiyor kızını ve Kanuni'yi de ikna ediyor. Ve Mimar Sinan'ın ömürlük hasreti başlıyor. Aşkını taşlara döküyor Koca Sinan. Padişah'ın, Mihrimah için bir cami yapmasını emretmesiyle tekrar hayata dönüyor ve Üsküdar'a Mihrimah Sultan Camisini yapıyor. Ve daha sonra da kendi isteğiyle, 6 aydan daha kısa bir sürede, sırf gönlünün sultanına doğum günü hediyesi olması için Edirnekapı'ya bir cami daha yapıyor. Ama caminin yapımı bittikten hemen sonra Hürrem Sultan vefat ettiği için o sene doğum günü hediyesi olarak gösteremiyor camiyi Sinan. Ve bir sonraki sene Sinan kendi göstermeden, " aşkın çizdiği sınırları " Mihrimah Sultan kendi gözleriyle görüyor.

Yazarın da dediği gibi, bazen sınırları aşk belirliyor. Ve, kitap içinde altını çizdiğim, beni etkileyen bazı cümleleri paylaşıyorum sizinle. Kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.



--Padişahın gittiği bütün seferlere katılıyordu Sinan. Ordu savaşta iken kendisi yabancısı olduğu ülkelerin sokaklarını, çarşılarını, han ve hamamlarını dolaşıyor, gördüklerini defterine kaydediyordu. Özellikle de kilise ya da havralarda kullanılan sanat tekniklerini inceliyor, ülkede olmayan yönlerini tespit etmeye çalışıyor, sanatçıların nasıl bir yöntem kullandıkları üzerinde kafa yoruyordu. Bulduğu farkları defterine çiziyor, islam motifleri içerisinde nasıl kullanacağını düşünüyordu.

--Sinan, Mihrimah'ın ismini duyduktan sonra bir kere daha kendinden geçti: Ay ve Güneş.

--Aşk acısıyla aşık, Allah'ın izniyle olmazları oldurur. Acı çeken yürek sevgiliye kavuşamadığı için ona başka kapılar açılır uykusunda.

--Ay ve yıldızlar, geceleri uyuyamayan insanlara sadece ilham verir. Sevgilisinden ayrı şairlerin şiirlerini yazmasını kolaylaştırır. Aşıkların ise acısını dindirmek yerine kat be kat artırır. Gece, karanlığında aslında insanın kendine itiraf edemediklerini aydınlığa çıkarır. Fakat Sinan, unutma ki yıldız ve ay, ay ve yıldızdır; bizse onların karşısında sadece insan. Bize düşen onları uzakta da olsalar izlemektir.

--Sizin bana edeceğinizi düşündüğünüzün eziyetin bin katını kalbim bana yapmaktadır. ( Hürrem Sultana )

--Bu acıyla yanmak benim kaderimse, bu acıyı taşlardan başkası anlayamaz. Taşlar ki aşkın en sadık dostları olacak bundan sonra. Ey Mihrimah, adı dilime yasaklı olan sevgili, gülüşü gözlerime haram olan sevgili, seni her anmamda nasıl kanıyorsa bu dilim, nasıl eriyorsa aşkının altında tenim, ruhum nasıl sızlıyorsa her daim, aşkımın tercümanı olacak ellerimde şekil bulacak olan taşlar.

--Aşkı taşıyan gönül ölümsüzdür. Ey Aşk, seni de payitahtın unutulmaz bir parçası yapacağım.

--Gözleri ile önce bulunduğu noktayı ( Edirnekapı ) sonrada karşıdaki Üsküdar'ı süzdü. Uzun süre baktı Sinan. Boşluğa mı bakıyordu yoksa içindeki aşkın karşılıksız kalmasının sancısı ona yeni düşünceler mi fısıldıyordu belli değildi.

--Başına toplanmış olan ustalarla caminin masrafının ne olacağı, ne zaman biteceği hakkında fikir alışverişinde bulundu. Camiyi sevgilisi için yaptığına göre en kısa zamanda ama muhteşem bir şekilde bitirmesi gerekiyordu.

--Ah ay meleğim, ruhumun sızısı! Bu camiye bakanlar seni görecek benim gözümle!

--Dünyada namım almış yürümüş, her gün ismini bile bilmediğim ülkelerden mektup gelir. İsmini bilmediğim insanlar bana övgü yağdırır. Ama gel gör ki gönül ülkesinin sultanı bir tek laf bile etmez.

--Buraya ( Edirnekapı ) tek minareli bir cami konduracağım. Nasıl ki bu aşk beni kendi içimde yalnızlığa hapsetti, sultan anlasın aşkından ne çektiğimi.

--Camiye ( Edirnekapı ) yüz altmış bir pencere koydurdu. Böylece güneş ne yana dönerse dönsün cami ışıksız kalmayacaktı.

--Günler günleri aylar ayları kovaladı. Mart ayı geldi. Yağmurlar bir yağıyor, bir diniyordu. Yirmi birinci günü yine Mihrimah, erkenden hazırlanıp Edirnekapı'ya geldi. Yağmur yağmıyordu ama hava soğuktu. İyice büründü şalına. Ne beklediğini bilmenin huzuruyla bekledi durdu akşama kadar. Gökyüzünün yavaş yavaş rengi değişmeye başladı. Güneş batmak üzereydi, ufuk kızıllaştıkça kızıllaştı. Güneşin batmakta olduğu Edirnekapı sessizliğe büründü. Mihrimah hayretten açılmış gözleriyle bakıyordu, her iki camiye de gözler bir bakışıyla ile uzakları aynı noktada birleştirdi. Ne uzaklık kaldı arada ne de mesafeler. Ay'ın doğmakta olduğu Üsküdar ise berraktı, sakindi, Edirnekapı'ya karşı. Gözlerinden yaşlar aktı.

--" Belki de bu dülger bu başarıyı da bana duyduğu aşkından dolayı elde etti. Yoksa aciz bir kulun on üç günde köprü yapması akıl işi değil. " O gün Prut'ta söylediği söz geldi aklına. " Bunu yapmak için ya aptal olmak lazım yada aşık " Kendisine aşık olduğunu bildiği adama, yıllarca sessizliği içinde acı çektirdiğine ağladı, Mihrimah.

--Ey Koca Sinan! babam, boşuna vaktinde bu unvanı sana vermemiş. Bir ben senin marifetlerini görmekten uzakmışım.

--Bugün benim doğum günüm. 21 Mart. Ay ve güneş. Mihr ve Mah. ( Mihrimah )

--Gözlerimi sevgilimin dolaştığı payitahta açarken, onu görme ümidiyle uyanırken, kuşların ötüşünü, denizlerin coşuşunu onun varlığına bağlarken, onun bu fani dünyadan göçüşünü kabullenmek bu yaşlı bedenime ağır geliyor.

--Zaman, acıyı dindirirmiş, kabuk bağlatırmış kanayan yüreğe. Unuturmuş insan. Ah, yeryüzüne şerh düştüğüm sevgili! Bir kere güler yüzle baksaydın bana, bir kere beni gören gözlerinde kendimi bulsaydım. Bu kadar yanar mıydı yüreğim? Senin yokluğuna alışmak kolay mı?

4 yorum:

zeynep dedi ki...

Kitap hakkında duyduğum bazı olumsuz eleştirilere rağmen ben çok severek okudum . Yazarın ikinci kitabı Aşk Mahal ' i de okumanı tavsiye ederim .

Sparrow dedi ki...

zeynep, okuyacağımdan şüphen olmasın :)

Adsız dedi ki...

okumayı çok isteyip de bitürlü fırsat bulamadığım kitap

Sparrow dedi ki...

Kırmızı başlıklı Pollyanna, bir an önce oku şu kitabı kızdırma beni :P

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...