Kurtardım ceylanı avcının elinden, ama daha baygın yatar, ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından, ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir, ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Çektim kuyudan suyu, ama bardaklara koyulamadı.
Güller dizildi tepsiye, ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı...
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekler beni bir şehirde bir kadın
Aynı daldaydık, aynı daldaydık, aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman. Yol yüz yıllık...
Yüz yıllık alaca karanlıkta, koşuyorum ardında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder