11 Eylül 2011 Pazar

Bir " Özlem " Var İçimde Uzaklara Doğru...

4 gündür İstanbul Fashion Week organizasyonda çalışmaktan yorgun, bitkin, ölü vs vs düşmüş bulunmaktayım. Ve aslında bunlara ek olarak bugün başlayacak ve 5 gün sürecek bir kongre de daha çalışacaktım ama kongre ile ilgili aldığım olumsuz duyumlar ve yarın öğlene kadar dolu olmam bu kongreyi iptal etmemi sağladı ve ben bugün sevgili kuzenimle birlikte Galata Kulesi'ne çıkıp eşsiz manzarayı seyre dalarak 4 günlük yorgunluğun acısını çıkaracağım.

Ama öncesinde ne zamandır yazmak istediğim ama sürekli ertelediğim bir konuda bir şeyler yazacağım ( bugün yazacağım çünkü Can Dündar'ın bugünkü yazısını okuduktan sonra " özlem " im depreşti! ) Bu özlem, çocukluğuma... ( tamamen tesadüftür ki şuan her dinleyişimde beni alıp bi başka yerlere götüren ama sıklıkla çocukluğuma götüren Nocturne şarkısı çalıyor )

Güzel günlerdi, neşeli günlerdi. Hiçbir şey bilmezdim. Hiçbir kaygım, tasam yoktu. Tek bildiğim gülmekti, gülmek ve eğlenmek. Üniversitedeki inkilap hocam her defasında dersine başlamadan tahtaya " özlü " sözlerini yazardı. Ve bir keresinde " Hiçbir şey tek başına iyi yada tek başına kötü değildir. İki şey hariç: Bilgi iyidir, bilgisizlik kötü " yazmıştı. Hocamın böyle özlü sözlerini çok sever ve hepsine katılırdım. Bu söze ne kadar katılmam gerekiyor? Bu söz ne kadar doğru? Lütfen, siz karar verin takipçilerim :)

İlkokula başlamadan önce: sabah erken saatlerde uyanır, kahvaltı sonrası sokağa çıkar ve tekrar acıkana kadar deli gibi top, saklanbaç, yakalamaca vs vs oynardık. Acıkınca mola verir, karnımızı doyurur annem camdan " hadi artık geç oldu gelin içeri " diye bilmem kaç bin kere bağırdıktan sonra eve girerdik ( abim ve ben )



İlkokul yılları: Pek çok çocuğun aksine ( anaokuluna da gitmemiş olmama rağmen ) ilk günlerimde hiç sıkıntı çekmedim. Saolsun ilkokul hocam beni çok severdi ( tabi bende onu ). Benle hep yakından ilgilenirdi, ellerinden öperim hocam :) Okumayı söken ilk çocuk ben değildim ama 8 sene boyunca o sınıfta kalıp her dönem sınıfın en çalışkan ve en başarılı öğrencisi olmuştum ( tebrik ediyorum kendimi :D ) neyse okumaya dönelim. Bir arkadaşım okumayı söktüğünde onu kıskanmıştım. ( vay be çocukluk işte insan arkadaşının başarısını ve mutluluğunu kıskanır mı hiç?? A aa ne ayıp bana! ) Ve hemen bu işe ağırlık verip okumayı söken ikinci öğrenci olmuştum. Neyse onun dışında da gerek dersler gerek öğrenilen yeni şeyler ve en önemlisi tenefüsler.. Bazen derslerde canım sıkıldıkça beni seven hocamın yanına gidip " hastayım eve gidebilir miyim " diye yalanlar uydurup erkenden eve gelip babamın yatağında uyuduğum zamanlar... ( evet bacak kadar sıpayken de şuan olduğu gibi uykuya fazlasıyla düşkündüm ) ve tabi okul dışı saatlerde yine sokaklarda oynanan oyunlar. Bu sefer saklanbaç ve yakalamaca'nın yerini tasolar ve sigara kağıtları almıştı. İğrençmişim lan sokaklarda sigara kağıtları toplardım hahaha :D Facebook saolsun ilkokul arkadaşlarımı ve hocamı tekrar buldum :D bi kaç kere görüşme fırsatım oldu. Ama eski günlerdeki gibi değildik hiçbirimiz dolayısıyla muhabbetlerimiz de o zamanlar ki gibi neşeli ve saf değildi. Çünkü hepimiz büyümüştük ve bu dünyayla birlikte hepimiz " kirlenmiştik " ! Bunlara ek olarak artık yaşam sıkıntısı, kariyer hedefi, kişisel gelişim, geçim derdi vs  vs gibi ciddi sıkıntılarımız olmuştu. Halbuki yıllar önce tek derdimiz kimin okumayı daha önce sökeceği kimin çarpım tablosunu daha önce ezberleyeceği idi. Çift kale maçta kimin kaleye geçeceği yada kimin kaleci&oyuncu olacağı en çok tartışılan konuydu. Sigara içilmesinden nefret etmemize rağmen sigara içenlerin sigara kağıtlarını, poşetlerini, kartonları her ne haltsa artık onları sokağa atmaları ve bizim onları bulmamızdı. Pokemon tasolarını içeren Ruffles, Lays, Doritos ve Cheetos'lardan baş kahraman Ash'ın tasosunun çıkması için sürekli onları almamızdı. ( en sevdiğim pokemon Syder'dı ve aldığım cipsden Syder çıktığında ne kadar mutlu olduğumu anlatamam ) Tabi bütün bunlar sınav stresini yaşamaya başladığımız günlerden itibaren gerilerde kalmaya başladı. Girdiğim LGS'de başarılı olamayınca acı gerçeklerin çocukluğuma ilk darbesini yemiş oldum. Ve 8 sene oturduğumuz, aslında ilk başta mutluluk ve heyecanla geldiğimiz Sultan Çiftliği semtinden, semtin kürt istilasına uğraması, babamın atölyesinin ve benim gideceğim süper lisenin orada olması + abimin gideceği üniversiteye de lokal olarak daha yakın olmasından ötürü Bayrampaşa'ya taşındık. ( 2012 Bayrampaşa'daki 8. yılımız olacak ) Ve içimi en çok burkan şey: şuan geriye dönüp o yıllara baktığımda arkadaşlarımla beraber çekilmiş fotoğrafların çok az, kamera kayıtlarının ise hiç olmaması! Fotoğraf çeken cep telefonu yoktu o zamanlar ve fotoğraf makinesi, kamera gibi aygıtlar bizim semte uğramazdı! ( Bugün buluşacağım kuzenim bir keresinde ailemizin gözbebeği 1,5 yaşındaki en küçük üyemizin bir fotoğrafını çektikten sonra aynen şöyle demişti: " Şimdi ki çocuklar ne kadar şanslı. Her birimizde bir sürü fotoğrafları, videoları var. Ben çok isterdim çocukluğumun fotoğraflarını, videolarını... " Bende kuzen. Ve belkide çocukluğumda çok az fotoğraf makinesi karşısına geçtiğimden olacaktır ki bugün hala fotoğraf çektirmeyi çok seviyor değilim )

Lise yılları: Herhangi bir anadolu lisesi kazanamadığım için ilkokul diplomamın yüksek olması nedeniyle rahat bir şekilde bir süper liseye girebildim. Bir sene ingilizce hazırlık okuyacaktık. Yine aşırı bir heyecan taşımıyordum, rahattım. Ama arkadaşlarım uzaklarda kalmışlardı. Bir daha kim bilir ne zaman görüşecektim? Bu sefer okul dışında bir çevrem olmadı. Sokak arkadaşları, komşular peehhhhh. Komşuluk ilişkilerim burada bozuldu ve bir daha da düzelmedi. Şuan oturduğum lokalde sevdiğim tek komşum Larien. ( O da lise arkadaşım olmasından ötürü kaynaklanıyor herhalde onunla komşu olmadan önce yakın iki arkadaş olmamızdan falan filan ) Ama lise de iyi arkadaşlıklar kurdum. Yakın, değerli dostlar edindim. Ya sonra? Şuan kaçıyla görüşüyorum? Lisede tanıştığım arkadaşlarım arasında şuan en sık konuştuğum, görüştüğüm yine Larien, onunla da lise bittikten sonra kaynaşmaya, arkadaş olmaya başladık ya neyse! Halbuki lisenin son günü herkes ağlayıp sızlanıp " 4 yıl bir arada geçti şimdi ayrılıyoruz aman kopmayalım sık sık görüşelim " vs vs demedik mi? Peki neden şuan görüşemiyorum çoğuyla? Çünkü bu sefer de üniversite var. Boş zamanlarda maddi kazanç sağlamak için çalışmak yada pratikte tecrübe kazanmak için staj yapmak var.

Üniversite yılları: Önümüzdeki hafta son senem başlayacak. Ama ben şimdiden bitirmiş havasındayım. Üzülüyorum. Ciddi ciddi uzatmayı düşünüyorum. Sene sonunu hep beraber göreceğiz. Buradaki arkadaşlıklarım daha sağlam oldu. İlk günlerde tiyatro kulübüne girdim ve şuan en yakın arkadaşlarım orada tanıştığım kişiler arasında. Ya da orada tanıştığım kişiler aracalığı ile tanıştıklarım falan. Hepimiz iyi bir işimiz olsun diye okuyoruz eyvallah. Ama hangi iş ortamı bu ortamlar kadar zevkli ve mutluluk verici olacak? Hangi iş arkadaşı kulüp arkadaşlarım kadar yakın olacak bana? Hangisi onlar kadar değerli olacak? Ya da herhangi bir iş arkadaşım bana onların verdiği kadar değer verecek mi? Çok iyi bir pozisyonda, çok iyi bir maaş ile çalışmak sabah 09,00 gece 03,00 arası devam eden ve hiçbir getirisi olmayan tiyatro provaları&sohbetleri kadar zevkli olacak mı? Hiçbiri! Hiç kimse! Bir daha böyle arkadaşlıklarım olmayacak. Bir daha böyle neşeli gezmelerim, günlerim olmayacak.

Tabii ki de hayatımın hiçbir dönemi buraya yazdığım paragraflarla anlatılacak kadar kısa değiller ama çok fazla yazmak bana iyi gelmeyecek, ve kuzenimi daha fazla bekletmeme sebep olacak.

Bu senenin tadına fazlasıyla varmam gerekiyor. Ama biliyorum ki 2 sene sonra da bu seneyi özleyeceğim. ben 3 yıldır geçmişimi özlüyorum. Ve bu özlem hiçbir zaman bitmeyecek, aksine sürekli derinleşecek...

4 yorum:

anci dedi ki...

İşler yoğun olunca bazen soluk almak gerekkiyor.
Galata ve istanbulun eşsiz güzelliği..çok güzel.
Şarkı da bana eski anılarımı hatırlattı.
Çocukluk çok güzel,yazı çok güzel:)

Sparrow dedi ki...

Galata Kulesi'nden izlenen manzarayı ( sağ tarafta Boğaziçi, sol tarafta Haliç ( daha önce tam tersi olduğu aklımda kalmış )) seyretmekten alınan zevkin tarifi mümkün değil... Çok güzel bir gün geçirdik :) teşekkür ederim :)

Adsız dedi ki...

Of Sparrow çok gıcıksın lan :D yazmayı tasarladığım hatta taslak yaptığım konuları oturup benden önce yazmışsıni gıcık.

Sparrow dedi ki...

adsız kim olduğunu belli edeydin iiydi bi P.S falan koyaydın :D

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...