4 Ekim 2011 Salı

Şaka Maka 4 Olduk! Bitiyo lan!

Eveeeeetttt 19 Eylül itibariyle 2011-2012 Eğitim-Öğretim döneminin başladığını daha önce de yazmıştım. Derslere başladık vs vs. Bugün çok güzel bir şey oldu. Ben ve benim gibi 4 arkadaşım sırf kolay olsun, hoca yoklama almasın, sınav sorularını veren moddan biri olsun diye 2 sene önce dersini aldığımız şeker mi şeker, herkese öve öve bitiremediğimiz bir hocamızın bu sene 3. sınıflara verdiği seçmeli bir dersi kıdem rütbe zart zurt düşünmeden çekip almıştık. ( bayağı uzun bi cümle oldu galiba neyse idare edin artık )

Bugün de ilk defa dersine girdik. Dersin adı Yönetimde Güncel Uygulamalar. Hocamız ders işleyişi hakkında çok mutluluk verici kurallarını bizimle ilk dakikadan paylaştı. " Arkadaşlar yoklama alıcam, devam zorunlu ve %80 devamlılık göstermek zorundasınız. Ben sadece bi iki ders konuşucam sonrası hep sizin sunumlarınız olacak. Vize yapmıcam vize yerine 20 dklık sunumlar yapcaksınız ve ondan puan alıcaksınız. " Daha önce de başıma geldiği gibi yine ummadığım taş baş yardı! Neyse ki final sorularını vereceğini taahhüt ederek az da olsa içimizi rahatlattı. Danışman hocam da geçen hafta derslerimi kayıt onaylarının son gününe 2 gün kala seçmeme rağmen onaylamadı. Neymiş ben tekrar değiştirirmişim son gün onaylayacakmış. Neyse 30 Eylül Cuma son günü gittik onaylattık. Ne oldu dersiniz? Onaylamalar bi hafta daha uzadı. Şeytan diyo sırf danışmana zorluk çıkarmak için ders değişimi yap diye ama neyse.

Tabi bunlar gelip geçici şeyler. Benim geçen senenin sonundan beri kafama takılan ve beni mutsuzluğa sürükleyen bir şey var. Bu sene okul son :( bitiyo lan öğrencilik. Bitiyo üniversite hayatı :( ne ara ben 4 oldum ya kayıta geldiğim gün dün gibi aklımda. O sene ramazan ayının ilk günüydü, kuzenimle birlikte oruç oruç kayda gelmiştik. Danışma masalarındaki danıştığım insanlar nedense benim değil de kuzenim kayıt olacağını düşünüp onunla muhatap olmuşlardı. Kaydı olup geri döndükten sonra da yolda biricik dostum sevgili komşum Larien ile karşılaşmıştım. Ayak üstü iki çift laf ettikten sonra gırgırına koluna bir şamar patlatmıştım. Acıdı demişti, öpeyim geçsin dedim ama öptürmedi demekki acımamıştı kendisi yalan sölemişti herhalde :D

Ayrıca geçen sene mezun olmuş bazı arkadaşlarımın ( daha doğrusu bir arkadaşımın ) da yokluğu dolmuş değil henüz. Alışamadım yokluğuna. Gerçi sık sık gelip gideceğini söylüyo okula ama bakalım. + bana aylardır " sen bu sene napcaksın okulda çok merak ediyorum sparrow " diyip duruyordu. Bunları okuyunca da " yaaaa ben demiştim " diye düşüncek kesin.

Tabi ünideki ilk günlerim de sudan çıkmış balık gibiydi orası ayrı. Hocaların odalarına girip " Ben birinci sınıfım. Çok başarılı olmak istiyorum. Bana daha doğrusu birinci sınıf öğrencilerine ne tavsiye edersiniz? " diye tek tek soruyordum. Hepsi de klasik cevabı veriyorlardı:  " Derse devam, sakın ders kaçırma "

Bu ders aşaması bir yana hangi öğrenci kulüplerine üye olacağım ise büyük bir soru işaretiydi benim için. Tabi ki en büyük iki tutkum Fenerbahçe ve tiyatro olduğundan önce UniFeb'e sonra Tiyatro Kulübü'ne üye oldum. Bunu Atatürkçü Düşünce Kulübü izledi vs vs. Tiyatro Kulübü'nde ilk toplantımı hiç unutmuyorum. Toplantı yapılacak günler konuşuluyordu. Herkes hafta sonu gelebiliriz dedi. Ben ise o zamanlar hafta sonları İtalyanca kursuna gidiyordum. Kulüp başkanına " ben hafta sonları dil kursuna gidiyorum, gelemem. " demiştim. O da bana " Ben ingiliz dili ve edebiyatı öğrencisiyim. Sana yardımcı olurum " demişti. Ben italyanca kursuna gittiğimi söylediğimde de aldığım tepki " ofsayt o zaman " olmuştu. Tiyatro Kulübü'nde herkese uygun bir gün bulunduktan sonra toplantılara devam edilmiş, bir danışman hocayla anlaşılmıştı. Danışman hocamızla yapılan toplantılar sonunda ise bir Çanakkale Orotaryosu ve bir müzikal oyun sergilenmesi konusunda fikir birliğine varılmıştı. Müzikal demek dans demekti ve ben ömrü hayatında dans etmemiş kalas mı kalas mı odun mu odun biriydim. Dans bu hayatta yapacağım en son şeylerden biriydi ve madem ki Tiyatro Kulübü müzikal sergileyecekti ben ya kulüpte olmayacaktım yada sadece Çanakkale Gösterisi'nde olucaktım. Amma lakin tam ben bunları düşünürken danışman hocamız tüm kulüp önünde başkanımıza en çok kimlere güveniyorsun diye sordu. Başkanımızda beni yeni yeni tanıyor olmasına rağmen bana çok güvendiğini söyledi. Ve bende birisi daha sonra ona " bu muydu güvendiğin adam? " demesin diye kulüpte kalıp iki oyunda da yer aldım.

Sergilediğimiz müzikalin provaları ise hayatımın en neşeli en mutlu günlerine sahip oldu. Bir haftada salsa öğrenip 900 kişi önünde 3,5 dklık salsa yapmam da cabası. Ve şuan en çok ilgi duyduğum aktivitelerin başında latin dansları geliyor. Bir partner ve ortak boş zaman bulursam mutlaka gidicem kurslarına.

Neyse geçmişe çok fazla dalmayayım bu günler 3 sene önce yaşanmış olmasına rağmen her dksı dün gibi aklımda. Hatta bırakın dünü bu sabah gibi! Provalardan aklımda kalanları anlatmaya, yazmaya kalkışsam 1907 ciltlik ansiklopedi çıkar be! Hal böyleyken ben ne ara 4 oldum ya ne ara geçti bu 3 sene?

Tiyatrodaki danışman hocamız bir keresinde şöyle demişti: " Arkadaşlar geçen yılların ardından geriye dönüp baktığınızda ' ulan zaman ne çabuk geçti ' diyebiliyorsanız siz gerçekten o zamanı çok iyi değerlendirmiş, çok eğlenerek çok gülerek geçirmişsiniz demektir. Ama bunu demeyipte ' ulan bi 10 sene yaşadım ki sorma! Bitmek bilmedi ' diyorsanız eyvahlar olsun. Çok kötü bir 10 yıl geçmiş demektir. " Peki gerçekten öyle mi? Ben hocamın dediği gibi geçen 3 senenin nasıl geçtiğini anlamış değilim. Birileri kaçıncı senen diye sorduğunda 4 demek gelmiyor içimden. Ağzımdan zor çıkıyor o sayı :S Bir vakıf üniversitesinde ÖSYM bursuyla okuyorum. Hemi de %100. Akademik başarısızlıkta burs kesintisi yok. Acaba uzatsam mı diyorum. Bir seneden ne çıkar ki? Ne de olsa kuruş ödemiyorum okula. Offff napcam bilmiyorum. Ya da direk Yüksek Lisans'a başlayıp öğrencilik statüsünü devam ettiricem. Ama sırf öğrencilik devam etsin diye de yüksek lisans yapmak da bana ters. Keşke şöyle 30 yıllık bir bölüm olsaydı da ben o bölümü seçseydim 4 sene önce. Buradan yetkilelere duyrulur hıh. Bir arkadaşımın annesi " öğrenciye iş vermezler, kız vermezler. " demişti. Öğrencinin işi öğrencilik zaten, kız meselesine gelince vermesinler abi sonra dert oluyor. Öğrenci kalayım ben kız da istemiyorum iş de. Hazır değilim arkadaş kep atmaya ben. Ve 2012 Temmuz'una kadar da hazır mazır olamam hıh.



Ama olmuyor işte. Benim istediklerim olmuyor. Bitiyor okul. Ve ben her ne kadar bi sene uzatsam mı acaba diye düşünsem de şuan, adım gibi eminim finaller geldiğinde hayvan gibi kasıcam ve bitiricem okulu. Ulan keşke bi sene hazırlık okusaydım en azından şimdi üç olurdum. Ne diye geçtim ki o sınavı? ( hoş nasıl geçtim onu da bilmiyorum ya o ingilizce özürlü dönemlerimde )

Hem mezun olucam da nolcak? Sanki iş bulucam. İşsizler ordusunun sayısı çok fazla zaten. Eleman ihtiyaçları olduğunu zannetmiyorum. Hem hiçbir üniversite öğrencisi mezun olmazsa işsizlik de olmaz dimi? Tamam üniler kalabalık olur eyvallah mesela iki haftadır üniversitemin bahçesinde oturabilcek bir masa bulmuş değilim ama bi gün bende bulurum nede olsa diye umudumu yitirmedim. Zaten MFÖ'nün en sevdiğim şarkılarından biridir Benim Hala Umudum Var. ( Bu arada blogger alemindeki en sık takip ettiğim blogger lardan olan Lazanyam, Ankara'dan İstanbul'a yeni bir başlangıç için gelmiş bulunmakta. Kendisine tekrardan hoşgeldin diyip bol şanslar diliyorum. )

Gelecek planlarımdan yada hayallerimden hiç bahsetmiyim onları başka bir yazıda yazmayı planlıyorum. Bye for now... Bir daha ki sızlanmamda görüşmek üzere... Ciao!

9 yorum:

temerrüt dedi ki...

oy.güldüm,gece gece.demek 1907 ciltlik ansiklıpedi ha,vay :)salsa çaça rumba, severim.salsayla benim de bir geçmişim var,bir zamanlar kısa ama ihtiraslı bir birlikteliğimiz olmuştu.yeni mezun biri olarak sana,uzat uzatabildiğin kadar demek istiyorum hele de sevdiğin şehirde okuyorsan.ama sakın dinleme, ben uzatamadım çünkü,içim elvermedi:) muhtemelen senin de öyle olur.öğrencilik dünyanın en güzel mesleği.

p.s.finaller de son sınava giderken,ki kendisi en çok zorlandığım dersti,bi arkadaşımla. otobüste onun başında şu senin blog başlığının altında yazan cümleleli şarkıyı söyleyip duruyordum,bi de o kadar heyecanlıydım ki şarkının sadece bu kısmı aklıma geliyor du ''letttt the sunshine innnnn' deyip durdum yol boyunca.şimdilerdeo arkadaşımla aramızda bir nevi şifredir heyecanlanınca bu şarkının sadece bu cümlesini söyleriz.ayrıca ben finalde veremedim o dersi büte kaldım.yes patates.


P.S.2 em.daha önce söylemiş miydim,profilindeki bio,çok içten.öyle yani.

hepsi bu kadar.

MaTRuŞKa dedi ki...

Uzun bir yorum yazılır bu yazıya sözüm olsun :D

Sparrow dedi ki...

@ temerrüt: bende şuan tamamen bi tesadüfle let the sunshine in i dinliyorum playlist de sıra ona gelmiş farkında değildim ama tam isabet olmuş :d

bizde büt yok direk yaz okuluna kalırım ama bunca beleşe okumuş bi insan olarak yaz okula para vermek zul gelir herhalde bana direk uzatırım zaten dünden razıyım yaz okulunun parası da bahanem olur :p sevdiğim değil aşık olduğum, kopamadığım bi şehirde yaşıyorum ama üni şehrin aşık olduğum bölgelerine uzak olmayaydı iyiydi ya neyse :D

ben sadece salsa yaptım ama niyetim salsa, çaça, tango, bachata hepsini iyice öğrenmek bi fırsat yaratsam da gitsem die bakınıyorum :D

bio yazısıyla ilgili daha önce yorum yapmamıştın, teşekkür ederim :)

Sparrow dedi ki...

@ matruşka: yorumunu bekliyorum :D

Larien dedi ki...

Aman Allah'ımmmm sana kendi kişiliğimlen yorum yazabiliyorummm! ağliciğim sanırım. Şaplağın acısı dün gibi aklımda lan ne çabuk geçmiş 3 yıl :p "bir dahaki sızlanma" benim lafım ayık ol. bugün şemsiyem kırılmasa ekmicektim seni, kızmadın dimi bana (A) bi de bi de of birsürü yazacak şey birikti ama ben post yazarken bilmem kaç saat geçiyo gel bana yardım et. senin blogundaydım dimi pardon unuttum :P

Sparrow dedi ki...

azmin zaferi :p kırılmadım hayır. sende dün attığım mesaja cevap yazmayınca telefonunu açmadım die ( ki görmedim ki açayım ) bana kırıldığını düşündüm. sende kırılmadıysan sorun yok. senn beni ekmelerin çok normal zaten :p

lafın patentini aldıysan beni mahkemeye ver almadıysan sorun yok hıh!

bnm blogda da benden yardım istiosun ya ne diyim sana hiç düşündün mü ben olmasaydım sen napardın?:p

Sparrow dedi ki...

tabi son yorumum larien'e :D

Larien dedi ki...

ekmelerim bağışıklık yarattı sende sanırım, sorun yok o zaman :P

patentini aldım say sen.

asıl ben olmasam sen napardın diyerek iyice çirkinleşip gidiyorum :D

Sparrow dedi ki...

dimi larien haklısın sen olmasan kim ekicekti beni ekilmek nasıl bi duygu hiç bilemicektim sayende öğrendim :p

bağışıklık falan da yaratmadı sadece daha az kızıyorum artık he bi de geçen seferkinde tek değildin başkasına bağlıydın o yüzden o şahsa kıymadığım için bişey demedim sen tek olsaydın oooo.... :p

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...