Neyse... Tarih 26 Nisan 2010. İstanbul Kültür Üniversitesi'nde okumakta olan ben, üniversitedeki ve üniversite tiyatro topluluğundaki ikinci yılımdayım. Uzun zamandır çalışmış olduğumuz oyunumuzun ilk gösterimini yapacağımız gün. Ek olarak o sene başında vefat eden usta tiyatrocu Cüneyt Gökçer adına düzenlediğimiz Tiyatro Festivali'nin ilk günü.
Festival güzel bir kokteyl ve Cüneyt Gökçer portrelerinin sergisiyle başladı. Saygıdeğer eşi Ayten Gökçer'i davet etmiştik, sağ olsun bizi kırmayıp katılım göstermişti.
Şimdi günün başlarına dönelim. Oyunumuz Savaş Aykılıç tarafından kaleme alınmış, Troya Savaşlarını tiiiiiiiiiiiiye alan Troya Geçilmez adlı oyundu. Aslında o sene, kalabalığı eritmek için bu oyunu oynamıştık asıl oyunumuz başkaydı dolayısıyla ben Troya Geçilmez'de yer almak istememiştim. Ama hocamız kısa bir rol vermişti, onun dışında danslarda ve korolarda vardım. Rolüm Helena'nın kaçırılma sahnesinde Eflatun - Mor esprisini yapan, itaatkar Miken askeriydi. Yalnız oyunda Ekonomikos adlı parrrrrraaa babası bir amcamız-bir rol de vardı. Ve gösteri tarihi yaklaştığında bu rol boştu. Hocamız ( sadece tek bir cümle söyleneceği için olsa gerek rol almak istemediğim halde ) bana verdi bu rolü de. Ekonomikos amcanın kıyafeti koskocoman bümbüyük bir kapitalist şapkası, mavi kadife ceket ( elimizdeki tek ceket oydu hatta bir sene önceki oyunumuzda o ceketi kıro, abaza çakma İbrahim Tatlıses'i canlandıran rol için almıştık ) gerisini salla... Ama önemli kısım burası değil. Hocamız, dolar-sterlin-euro üçgeninden paraları şapkama ve ceketime yapıştırmam gerektiğini söyledi. Rolün kıyafeti bu olacaktı. Bende o paraları alıp ( gerçeklerini cekete şapkaya yapıştıramayacağımız için ) fotokopilerini çektirmek için dolandım durdum. He birde renkli fotokopi lazım sonuçta. Yalnız hiçbir kırtasiyeci, fotokopici fotokopi çekmedi. Ben birde aptallık edip " oyunda kullanacağım " deyince, geçmiş olsun bana. Çektiremedim fotokopi. En sonunda okul kırtasiyesinden bana " boyutunu gözle görülür şekilde büyütürüm " şartını sunuldu, bende paşa paşa kabul ettim. Enden 5, boydan 5 cm büyütüldü dolarlarım.
Fotodan anladığınız gibi sadece 1 Dolar fotokopisi çektirdik. 100 adet. Tüm paramı verdim, sonra gittim hocamdan istedim param bitti dedim. O da bana " soydunuz ulan beni " diye laf söyleyerek ödemeyi yaptı. Kokteyl başladı, bitti. Salona geçtik. Açılış konuşmaları falan filan faslı bitti. Ve sahne...
Danslarımız çok güzel olmuştu zaten. İlk dans bittiğinde hepimizin beklediğinden daha çok alkış aldık. O an hepimiz bulutların üstündeki yolculuğumuza başlamıştık zaten :D Neyse böyle bazı sahneler düşük, bazı sahneler enerjik, millete el kol hareketlerini içeren Haka dansımız vs vs sonrasında Ekonomikos amcanın sahnesi geldiiiii... O an üzerimde olan hamile kıyafetinin üstüne bir pantolon, bir ceket geçiştirdim. Yalnız ceketim önceden dolarlarla süslenmişti zaten. Şapkayı da geçirdim kafama. Sonra kıyafet sorumlumuz bana bir de " kuyruk " yapmış sağ olsun. Dolarlardan oluşan kuyruğumu da ceketime iğneyle tutuşturdu ve ben o şekilde sahneye çıkıp, " Hello My Darlingos! My name is Georgos, Var Mı İsteyen Borcos? " olan tek cümlemi öncesinde ve sonrasında " What's up, buddy? / I love this city / What's going on? " gibi bazı cümlelerle süsleyerek söyledim. Kuyruğumu kopardı bir arkadaş ama o an fark edip, what the fuck! demeyi unutmuştum :D Neyse oyun bitti, biz oturduk kendi kendimizi tebrik ettik vs vs. Sonra çıktık evimizin yolunu tuttuk. Oyun arkadaşlarımdan birinin arkadaşı " daha erken ( saat gece yarısına yaklaşmıştı ya da geçiyordu tam hatırlamıyorum ) gelin bir çay içelim " dedi. Daha sonra yine benim tanımadığım arkadaş arkadaşı " gelin çaylar benden " dedi. Ben aç olduğumu, künefe ısmarlarsa geleceğimi söyledim :D o da kabul etti ve ısmarladı sağ olsun. Bu arada o sahte paralar benim üzerimde yani ceketten söküp montumun ceplerini doldurmuştum. Çünkü aynı oyunu ikinci kez oynucaktık ve kulüp odasında bırakırsam başına ne iş geleceğinden emin olamadım ve yanımda getirdim. Sonrasında taksiyle evime dönerken polis çevirmesine yakalandım! Sert bir sesle " arabadan in " dedi bana. İndim. Kimliğimi görmek istedi. Çıkartırken arabadaki çantayı görüp öğrenci olup olmadığımı sordu. Evet dedim. Öğrenci kimliğimi görmek istedi. Gösterdim. Tamam git dedi. Ama üzerimi arayıp sahte doları görürse ne der diye düşünmeden edemedim :D
Ertesi gün okulda hocamıza anlattım, " gidecektin karakola. Beni arayacaktın, gelip alacaktım seni " dedi büyük bir rahatlıkla :D
Bir sonraki postta, o sene ikinci oyunumuzdaki rolümden birazcıkın bahsedeceğim. Hoşça kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder