Aşk hiç biter mi...
30 Nisan 2012 Pazartesi
25 Nisan 2012 Çarşamba
Evrensel Atasözleri - Özlü Sözler
1 – Çin Atasözü
Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür…
2 – (Söz Sahibi Bilinmiyor)
Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer… Nehir asla durmaz…
3 – Edward de Bono
Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz.
4 – Voltaire
Uzun bir tartışma her iki tarafında haksız olduğunun delilidir.
5 – Epictetus
Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bu günden başlamıyorsun?
6 – Miguel de Cervantes
Kalem aklın dilidir.
7 – Jean Paul Sartre
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
8 – Jean Baptiste Racine
Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.
9 – Goethe
Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim.
10 – Napoleon Bonaparte
Ayrılık, küçük ihtirasları unutturur, büyükleri kuvvetlendirir.
11 – Don Herold
Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
12 – Friedrich von Schiller
Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.
13 – Daniel Defoe
İnsanlar hatalarını mutluyken değil ancak mutsuzken anlar.
14 – Oscar Wilde
Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.
15 – Goethe
Aşk, imkansız birçok şeyi mümkün kılar.
16 – Tolstoy
Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.
17 – Honore de Balzac
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
18 – George Jean Nuthar
Hiç kimse yumrukları sıkılıyken net düşünemez.
19 – Aristoteles
Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.
20 – Leonardo da Vinci
Insan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar.
21 – Moliere
En çok hoşumuza giden insan kendimize benzettiğimiz insandır.
22 – Ö M A
Hayatta en anlamlı kelime “BİZ”, en anlamsız kelime ise “BEN” dir…
23 – Emile Chartien
Hiçbir şey bir fikirden daha tehlikeli değildir. Eğer o fikir sahip olduğunuz tek fikirse.
24 – Moliere
Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
25 – Anonim
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla.
26 – Denis Diderot
Azla mutluluk çokla didişmekten iyidir.
27 – J.J. Ronsein
İnsan düşünmek, inanmak daha da önemlisi sevmek için dünyaya gelmiştir.
28 – Eskhylos
İyi yaşamak değil, yaşamayı iyi bitirmek. İşte gerçek mutluluk budur.
29 – Montaigne
Elin yaptığı herhangi bir şeyi bir başka el yıkabilir.
30 – Charles Buxton
Çok kere en kuvvetli tenkit ses çıkartmamaktır.
31 – William Shakespeare
Korkaklar ecelleri gelmeden birkaç kere ölürler. Cesurlar ölümü bir kere tadarlar.
32 – La Fontaine
Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.
33 – Aristophanes
Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir. Doğru yürümez…
34 – Marcus Porcius Cato
Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenirler. Ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler.
35 – Campbell
Alışkanlıklar bırakılmazsa zamanla ihtiyaç halini alırlar.
36 – Benjamin Franklin
Bir bugün iki yarına bedeldir…
37 – La Fontaine
Ölü bir imparator olmaktansa yaşayan bir dilenci olmak daha iyidir.
38 – Mary Shelley
Acaip şeyler, acaip düşüncelerden doğar…
39 – Eflatun (Plato)
Konuşma insanın aklını kullanma sanatıdır.
40 – Moliere
İnsan, güldüğü kadar insandır…
41 – Konfüçyüs
Gölgesiz mutluluk olmaz, bak güneşte bile leke var.
42 – Fatih Sultan Mehmet
Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.
43 – Moliere
Beni isterseniz dövün, ama bırakın istediğim kadar güleyim.
44 – Victor Hugo
Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az öncedir.
45 – Bechstein
Dostu olmayan insan en yoksul insandır.
46 – Andre Gide
Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.
47 – Epictetus
Sahip olmadığı şeylere üzülmeyen, sahip olduklarına sevinen insan, akıllı bir insandır.
48 – Albert Einstein
Düşlemek bilmekten daha önemlidir.
49 – William Shakespeare
İyi yada kötü bir şey yoktur. Biz düşüncemiz ile iyi ve kötüyü yaratırız.
50 – Abraham Harold Maslow
Elinde çekiç olan kişi herşeyi çivi olarak görür.
51 – James B. Conont
Kaplumbağaya dikkat et. Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor.
52 – Anatole France
İnsan dünyada ancak dünyaya boş verdiği zaman mutlu olur.
53 – Ö M A
Ona sevdiğinizi söylemek ya da hissettirmek için yarını beklemeyin. Yarın olduğunda o ya da siz artık olmayabilirsiniz…
54 – Afrika Atasözü
Gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır.
55 – Oscar Wilde
Ne kadar çok kişi benimle ayni fikirdeyse, o kadar çok yanıldığımı düşünürüm.
56 – Albert Camus
Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır.
57 – Andre Tardieu
Herkes dünyanın düzene girmesini ister. Fakat çabayı komşusundan bekler.
58 – Jean Jacques Rousseau
Zor iş, zamanında yapmamız gereken fakat yapmadığımız kolay işlerin birikmesiyle meydana gelir.
59 – Benjamin Franklin
Düşmanlarınızı sevin çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.
60 – Bertrand Russell
Kişinin duyguları bildikleriyle ters orantılıdır. Ne kadar az bilirsen, o kadar çok kızarsın.
61 – Cucong
Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.
62 – Demosthenes
En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.
63 – Erich Fromm
Düşünmek günah işlemeye benzer, insan onun zevkini bir kez tattı mı artık ondan bir daha vazgeçemez.
64 – Etienne Gilson
Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten ona büyük bir servet bırakmış olur.
65 – Guy Hunter
Önemli olan, söylenenin ne olduğu ya da nasıl söylendiği değil, nasıl anlaşıldığıdır.
66 – Benjamin Franklin
Küçük harcamaları gözden kaçırmayın. Bazen küçük bir delik koca bir gemiyi batırır.
67 – Honore de Balzac
İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız, ondan hiç bahsetmeyin.
68 – Descartes
Rastgele bir doğruya ulaşmaktansa, yöntemli bir çabayla yanlışa ulaşmayı yeğlerim.
69 – Frost
Ormanda iki ayrı patika vardı ve ben en az ayak izi olanını seçtim. İşte farklılık budur.
70 – Publis Syrevs
Herkes başka birinin beceremediği bir konuda ustadır.
71 – Voltaire
Çalışmak bizi şu üç şeyden kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar, Yoksulluk.
72 – E. Raux
Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan da zevk almazlar.
73 – Montesquieu
Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder.
74 – Honore de Balzac
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
75 – Axel Munthe
Başarının dört şartı; bilmek, istemek, cesaret etmek ve susmaktır.
76 – Eflatun (Plato)
Saygı olan yerde korku olur ama, korku olan yerde her zaman saygı olmaz.
77 – Cicero
En haksız barışı, en adil savaşa tercih ederim.
78 – Friedrich Holderlin
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da alçalamaz.
79 – Dale Carnegie
Konuşma, bir bayanın etekliği gibi; ilgiyi sürdürecek kadar kısa, konuyu kapsayacak kadar uzun olmalıdır.
80 – Eflatun (Plato)
Cesaret, tehlike anında akıl ve zekanın kullanılmasıdır.
81 – Albert Einstein
Fantazi bilgiden daha önemlidir.
82 – İspanyol Atasözü
Yarın hayatının en dolu günüdür.
83 – Ö M A
Mutluluk ikiz olarak doğar. Onu tatmanın tek bir çaresi vardır o da paylaşmak.
84 – Jean Genet
Eğer dünya hakkında birazcık birşey anlamak istiyorsak hınçtan ve nefretden arınmamız gerekir.
85 – Necip Fazıl Kısakürek
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.
86 – Amie Suche
Yazı yazmayi öğrenmek, herşeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.
87 – Phyllis Bottome
Zorlukları karşılamanın iki yolu vardır; ya zorlukları değistirirsiniz ya da zorlukları çözmek için kendinizi.
88 – Doris Lessing
İsterseniz yanlıs düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düsünün.
89 – Honore de Balzac
Bugünkü kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerinde takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.
90 – Konfüçyüs
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın.
91 – Descartes
Akıllı olmak da bir şey degil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.
92 – Oscar Wilde
Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlar erkeklerin son aşkı olmak ister.
93 – Napoleon Bonaparte
İnsanlar rakamlara benzer, durumlarına göre değer kazanırlar.
94 – Samuel Smiles
Kitaplardan elde edilen tecrübe, ekseriya kıymetli olmakla beraber, sadece bir öğrenmedir; asıl hayattan edinilen tecrübeler ki hikmet mahiyetini taşır.
95 – Sofokles
Bizi yaşamın ağır yükünden ve ıstırabından kurtaran tek sözcük sevgidir.
96 – Wolfgang Amadeus Mozart
Ne üstün zeka, ne hayal gücü ne de her ikisi beraber, bir dahi yapmaya yeter. Sevgi, sevgi, sevgi… İşte bu dehanın ta kendisidir.
97 – Newton
Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
98 – Sokrates
İyimser bir insan ayakkabıları çalınınca “ayaklarım var ya” diyebilen insandır.
99 – Goethe
Mal kaybeden, birşey kaybetmistir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden herşeyini kaybetmistir.
100 – Cenab Şahabettin
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız.
Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür…
2 – (Söz Sahibi Bilinmiyor)
Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer… Nehir asla durmaz…
3 – Edward de Bono
Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz.
4 – Voltaire
Uzun bir tartışma her iki tarafında haksız olduğunun delilidir.
5 – Epictetus
Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bu günden başlamıyorsun?
6 – Miguel de Cervantes
Kalem aklın dilidir.
7 – Jean Paul Sartre
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
8 – Jean Baptiste Racine
Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.
9 – Goethe
Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim.
10 – Napoleon Bonaparte
Ayrılık, küçük ihtirasları unutturur, büyükleri kuvvetlendirir.
11 – Don Herold
Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
12 – Friedrich von Schiller
Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.
13 – Daniel Defoe
İnsanlar hatalarını mutluyken değil ancak mutsuzken anlar.
14 – Oscar Wilde
Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.
15 – Goethe
Aşk, imkansız birçok şeyi mümkün kılar.
16 – Tolstoy
Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.
17 – Honore de Balzac
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
18 – George Jean Nuthar
Hiç kimse yumrukları sıkılıyken net düşünemez.
19 – Aristoteles
Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.
20 – Leonardo da Vinci
Insan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar.
21 – Moliere
En çok hoşumuza giden insan kendimize benzettiğimiz insandır.
22 – Ö M A
Hayatta en anlamlı kelime “BİZ”, en anlamsız kelime ise “BEN” dir…
23 – Emile Chartien
Hiçbir şey bir fikirden daha tehlikeli değildir. Eğer o fikir sahip olduğunuz tek fikirse.
24 – Moliere
Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
25 – Anonim
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla.
26 – Denis Diderot
Azla mutluluk çokla didişmekten iyidir.
27 – J.J. Ronsein
İnsan düşünmek, inanmak daha da önemlisi sevmek için dünyaya gelmiştir.
28 – Eskhylos
İyi yaşamak değil, yaşamayı iyi bitirmek. İşte gerçek mutluluk budur.
29 – Montaigne
Elin yaptığı herhangi bir şeyi bir başka el yıkabilir.
30 – Charles Buxton
Çok kere en kuvvetli tenkit ses çıkartmamaktır.
31 – William Shakespeare
Korkaklar ecelleri gelmeden birkaç kere ölürler. Cesurlar ölümü bir kere tadarlar.
32 – La Fontaine
Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.
33 – Aristophanes
Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir. Doğru yürümez…
34 – Marcus Porcius Cato
Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenirler. Ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler.
35 – Campbell
Alışkanlıklar bırakılmazsa zamanla ihtiyaç halini alırlar.
36 – Benjamin Franklin
Bir bugün iki yarına bedeldir…
37 – La Fontaine
Ölü bir imparator olmaktansa yaşayan bir dilenci olmak daha iyidir.
38 – Mary Shelley
Acaip şeyler, acaip düşüncelerden doğar…
39 – Eflatun (Plato)
Konuşma insanın aklını kullanma sanatıdır.
40 – Moliere
İnsan, güldüğü kadar insandır…
41 – Konfüçyüs
Gölgesiz mutluluk olmaz, bak güneşte bile leke var.
42 – Fatih Sultan Mehmet
Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.
43 – Moliere
Beni isterseniz dövün, ama bırakın istediğim kadar güleyim.
44 – Victor Hugo
Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az öncedir.
45 – Bechstein
Dostu olmayan insan en yoksul insandır.
46 – Andre Gide
Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.
47 – Epictetus
Sahip olmadığı şeylere üzülmeyen, sahip olduklarına sevinen insan, akıllı bir insandır.
48 – Albert Einstein
Düşlemek bilmekten daha önemlidir.
49 – William Shakespeare
İyi yada kötü bir şey yoktur. Biz düşüncemiz ile iyi ve kötüyü yaratırız.
50 – Abraham Harold Maslow
Elinde çekiç olan kişi herşeyi çivi olarak görür.
51 – James B. Conont
Kaplumbağaya dikkat et. Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor.
52 – Anatole France
İnsan dünyada ancak dünyaya boş verdiği zaman mutlu olur.
53 – Ö M A
Ona sevdiğinizi söylemek ya da hissettirmek için yarını beklemeyin. Yarın olduğunda o ya da siz artık olmayabilirsiniz…
54 – Afrika Atasözü
Gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır.
55 – Oscar Wilde
Ne kadar çok kişi benimle ayni fikirdeyse, o kadar çok yanıldığımı düşünürüm.
56 – Albert Camus
Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır.
57 – Andre Tardieu
Herkes dünyanın düzene girmesini ister. Fakat çabayı komşusundan bekler.
58 – Jean Jacques Rousseau
Zor iş, zamanında yapmamız gereken fakat yapmadığımız kolay işlerin birikmesiyle meydana gelir.
59 – Benjamin Franklin
Düşmanlarınızı sevin çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.
60 – Bertrand Russell
Kişinin duyguları bildikleriyle ters orantılıdır. Ne kadar az bilirsen, o kadar çok kızarsın.
61 – Cucong
Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.
62 – Demosthenes
En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.
63 – Erich Fromm
Düşünmek günah işlemeye benzer, insan onun zevkini bir kez tattı mı artık ondan bir daha vazgeçemez.
64 – Etienne Gilson
Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten ona büyük bir servet bırakmış olur.
65 – Guy Hunter
Önemli olan, söylenenin ne olduğu ya da nasıl söylendiği değil, nasıl anlaşıldığıdır.
66 – Benjamin Franklin
Küçük harcamaları gözden kaçırmayın. Bazen küçük bir delik koca bir gemiyi batırır.
67 – Honore de Balzac
İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız, ondan hiç bahsetmeyin.
68 – Descartes
Rastgele bir doğruya ulaşmaktansa, yöntemli bir çabayla yanlışa ulaşmayı yeğlerim.
69 – Frost
Ormanda iki ayrı patika vardı ve ben en az ayak izi olanını seçtim. İşte farklılık budur.
70 – Publis Syrevs
Herkes başka birinin beceremediği bir konuda ustadır.
71 – Voltaire
Çalışmak bizi şu üç şeyden kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar, Yoksulluk.
72 – E. Raux
Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan da zevk almazlar.
73 – Montesquieu
Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder.
74 – Honore de Balzac
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
75 – Axel Munthe
Başarının dört şartı; bilmek, istemek, cesaret etmek ve susmaktır.
76 – Eflatun (Plato)
Saygı olan yerde korku olur ama, korku olan yerde her zaman saygı olmaz.
77 – Cicero
En haksız barışı, en adil savaşa tercih ederim.
78 – Friedrich Holderlin
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da alçalamaz.
79 – Dale Carnegie
Konuşma, bir bayanın etekliği gibi; ilgiyi sürdürecek kadar kısa, konuyu kapsayacak kadar uzun olmalıdır.
80 – Eflatun (Plato)
Cesaret, tehlike anında akıl ve zekanın kullanılmasıdır.
81 – Albert Einstein
Fantazi bilgiden daha önemlidir.
82 – İspanyol Atasözü
Yarın hayatının en dolu günüdür.
83 – Ö M A
Mutluluk ikiz olarak doğar. Onu tatmanın tek bir çaresi vardır o da paylaşmak.
84 – Jean Genet
Eğer dünya hakkında birazcık birşey anlamak istiyorsak hınçtan ve nefretden arınmamız gerekir.
85 – Necip Fazıl Kısakürek
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.
86 – Amie Suche
Yazı yazmayi öğrenmek, herşeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.
87 – Phyllis Bottome
Zorlukları karşılamanın iki yolu vardır; ya zorlukları değistirirsiniz ya da zorlukları çözmek için kendinizi.
88 – Doris Lessing
İsterseniz yanlıs düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düsünün.
89 – Honore de Balzac
Bugünkü kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerinde takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.
90 – Konfüçyüs
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın.
91 – Descartes
Akıllı olmak da bir şey degil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.
92 – Oscar Wilde
Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlar erkeklerin son aşkı olmak ister.
93 – Napoleon Bonaparte
İnsanlar rakamlara benzer, durumlarına göre değer kazanırlar.
94 – Samuel Smiles
Kitaplardan elde edilen tecrübe, ekseriya kıymetli olmakla beraber, sadece bir öğrenmedir; asıl hayattan edinilen tecrübeler ki hikmet mahiyetini taşır.
95 – Sofokles
Bizi yaşamın ağır yükünden ve ıstırabından kurtaran tek sözcük sevgidir.
96 – Wolfgang Amadeus Mozart
Ne üstün zeka, ne hayal gücü ne de her ikisi beraber, bir dahi yapmaya yeter. Sevgi, sevgi, sevgi… İşte bu dehanın ta kendisidir.
97 – Newton
Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
98 – Sokrates
İyimser bir insan ayakkabıları çalınınca “ayaklarım var ya” diyebilen insandır.
99 – Goethe
Mal kaybeden, birşey kaybetmistir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden herşeyini kaybetmistir.
100 – Cenab Şahabettin
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız.
23 Nisan 2012 Pazartesi
Her Zamanki Gibi...
İnsan ya hayrandır sana, ya düşman
Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun, ya da bir dakika bile çıkmazsın akıldan...
Nazım Hikmet Ran
19 Nisan 2012 Perşembe
" Bozuldum! "
Ben lisedeyken daha doğrusu üniversiteye başlayana kadar vurdumduymaz, ruhsuz, hiçbir şeyi iplemeyen biriydim. Üniversitede ne olduysa fazlasıyla duygusal, çooookkkk ruhlu ve her şeyi ipleyen biri oldum. Üniversite hayatı bana yaramadı diyeceğim de, bittiği için üzülmüyor muydun dersiniz şimdi. Ama sonuç olarak üniversite beni bozdu! Bozuldum anasını satıyım!..
14 Nisan 2012 Cumartesi
Pelit'te Bir Gün...
Daha önceki postlarımda da yazdığım gibi İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisiyim. " İşletme Buluşmaları " adı altında belirli aralıkla okulumuza iş adamları gelir, bizlere başarı hikayelerini anlatırlardı. Yine bu kapsamda Pelit Çikolataları Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Ayan davet edilmiş bölümümüz tarafından. Ama Selahattin Bey karşı nezaket göstererek " Siz fabrikayı görün, üretim alanını ve aşamasını görün, bunları görmezseniz benim size Pelit'in başarısını anlatmamın bir anlamı olmaz " demiş ve bizleri fabrikaya davet etmiş.
12 Nisan günü gittik fabrikaya. Hakikatten çok sağlam bir yer :D Gidin görün derim, tabi alırlarsa :D 1 yıl dayanan pasta yapacaklarını söyledi Selahattin Bey. Bunun üzerinde 10 yıldır çalışıyorlarmış. " Bekleyin, katkı maddesi olmadan 1 yıl dayanan pastayı yapacağız " dedi.
Pastanecilik üzerine bir yüksek okul açıp, ücretsiz eğitim vererek bu mesleğin profesyonelliğini arttırmak isteğinde olduklarını söyleyip açılması hedeflenen okulun çizimlerini gösterdi.
Üretim alanlarını gezerken paso çikolata yedik tabi. Bir de en sonda güzel bir masa hazırlamışlar bize. Karnımızı doyurduk iyice. Selahattin Bey'e sorularımızı sorduk. En çok ilgimizi çeken ise fabrikanın girişinde Arapça " Allah " yazılı devasa avizeydi!!!
Dönmeden önce de 1 kilodan ağır olduğunu düşündüğüm bir çikolata kutusunu herkese verdiler. Ama fabrikada o kadar çok çikolata yedim ki evde hala yüzüne bakamıyorum o çikolatanın desem de inanmayın yine indirdim mideye :D
Fabrikadan dönerken otobüse bindiğimizde klasik " herkes tam mı " sorusunu geldi hocalardan. Bir arkadaş da " burada kalan mutlu olur zaten " diye espri yaptı ve güldük. Daha sonra noldu? Araç 5 metre gitmeden bozuldu ve orada kaldık! Yarım saat bekledik aracın yapılmasını. Neyse ki daha fazla beklememize gerek kalmadı ve geri döndük.
Ama Pelit'e olan güvenim için iyi bir gezi oldu. Boşuna güvenmiyormuşum. Ee tabi bir de midelerimiz için çok faydalı oldu :D
12 Nisan günü gittik fabrikaya. Hakikatten çok sağlam bir yer :D Gidin görün derim, tabi alırlarsa :D 1 yıl dayanan pasta yapacaklarını söyledi Selahattin Bey. Bunun üzerinde 10 yıldır çalışıyorlarmış. " Bekleyin, katkı maddesi olmadan 1 yıl dayanan pastayı yapacağız " dedi.
Pastanecilik üzerine bir yüksek okul açıp, ücretsiz eğitim vererek bu mesleğin profesyonelliğini arttırmak isteğinde olduklarını söyleyip açılması hedeflenen okulun çizimlerini gösterdi.
Üretim alanlarını gezerken paso çikolata yedik tabi. Bir de en sonda güzel bir masa hazırlamışlar bize. Karnımızı doyurduk iyice. Selahattin Bey'e sorularımızı sorduk. En çok ilgimizi çeken ise fabrikanın girişinde Arapça " Allah " yazılı devasa avizeydi!!!
Dönmeden önce de 1 kilodan ağır olduğunu düşündüğüm bir çikolata kutusunu herkese verdiler. Ama fabrikada o kadar çok çikolata yedim ki evde hala yüzüne bakamıyorum o çikolatanın desem de inanmayın yine indirdim mideye :D
Fabrikadan dönerken otobüse bindiğimizde klasik " herkes tam mı " sorusunu geldi hocalardan. Bir arkadaş da " burada kalan mutlu olur zaten " diye espri yaptı ve güldük. Daha sonra noldu? Araç 5 metre gitmeden bozuldu ve orada kaldık! Yarım saat bekledik aracın yapılmasını. Neyse ki daha fazla beklememize gerek kalmadı ve geri döndük.
Ama Pelit'e olan güvenim için iyi bir gezi oldu. Boşuna güvenmiyormuşum. Ee tabi bir de midelerimiz için çok faydalı oldu :D
Beyaz önlüklerimiz ile bitmek bilmeyen asansör yolculuğu :D
11 Nisan 2012 Çarşamba
Mim - Ben Olsaydım...
Sevgili Crazywomanrosemary beni mimlemiş. Teşekkür edeyim. Mim konusu " Ben olsaydım... "
Hemen başlayayım.
Yemek olsam??? Sanırım hünkar beğendi olurdum. En sevdiğim yemektir de :D
Aylardan Eylül-Ekim ikilisinden biri olurdum. Daima en sevdiğim mevsim Sonbahar olmuştur.
Giysi ve ayakkabı olsaydım smokin olurdum hahahaha :D tabi ki bu bir espri rahat, salaş bir şeyler olurdum herhalde ya. Şimdi onun için de fotoğraf aramayacağım kusura bakma Crazy :P
Renk dediğinde tabii ki de sarıııııııııııııııııı, laciverttttttttttttttt :p
Hangi hayvan olurdum acep? Ee insanda en nihayetinde düşünen bir hayvan dimi, ben yine insan olurdum :p yok yok sanırım Golden köpeği olurdum çok tatlılar ya da aslında ayı da olabilirdim. 6 ay uyuyorlar arkadaş tam bana göre :p ya da kuş mu olsam bilemedim ne güzel uçuyorlar :p
Şu an okuduğunuz kitabın 137. sayfasından bir kaç satır yazar mısınız? Tabi yazarım.
" Eksik parçalara gelmeden önce yönümü belirleyebilmek için benim birkaç soru sormam gerek. " Dengede tuttuğu bu kendine güvenli tavrın, vücut dilinden aldığı izlenimler neticesinde işe yaradığını fark ediyordu. " İlk sorum: Bir ya da iki kelimeyle Dr. Ashton'ı nasıl tanımlarsınız?"
" Tanımlayamam. O bir ya da iki kelimeyle tanımlanabilecek biri değil. "
" Karmaşık bir adam? "
" Çok. "
" Herhangi ayırt edici kişisel bir özelliği filan? "
" Bu soruya nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum. "
Gözlerini Sımsıkı Kapat - John Verdon
Enstrüman denirse kesinlikle piyano ve çello derim ben de. Şu şarkıyı dinler misiniz?
Şimdi tek tek isim yazmayacağım, bu mimi yapmak isteyen herkes mimlidir :)
Hemen başlayayım.
Yemek olsam??? Sanırım hünkar beğendi olurdum. En sevdiğim yemektir de :D
Aylardan Eylül-Ekim ikilisinden biri olurdum. Daima en sevdiğim mevsim Sonbahar olmuştur.
Giysi ve ayakkabı olsaydım smokin olurdum hahahaha :D tabi ki bu bir espri rahat, salaş bir şeyler olurdum herhalde ya. Şimdi onun için de fotoğraf aramayacağım kusura bakma Crazy :P
Renk dediğinde tabii ki de sarıııııııııııııııııı, laciverttttttttttttttt :p
Hangi hayvan olurdum acep? Ee insanda en nihayetinde düşünen bir hayvan dimi, ben yine insan olurdum :p yok yok sanırım Golden köpeği olurdum çok tatlılar ya da aslında ayı da olabilirdim. 6 ay uyuyorlar arkadaş tam bana göre :p ya da kuş mu olsam bilemedim ne güzel uçuyorlar :p
Şu an okuduğunuz kitabın 137. sayfasından bir kaç satır yazar mısınız? Tabi yazarım.
" Eksik parçalara gelmeden önce yönümü belirleyebilmek için benim birkaç soru sormam gerek. " Dengede tuttuğu bu kendine güvenli tavrın, vücut dilinden aldığı izlenimler neticesinde işe yaradığını fark ediyordu. " İlk sorum: Bir ya da iki kelimeyle Dr. Ashton'ı nasıl tanımlarsınız?"
" Tanımlayamam. O bir ya da iki kelimeyle tanımlanabilecek biri değil. "
" Karmaşık bir adam? "
" Çok. "
" Herhangi ayırt edici kişisel bir özelliği filan? "
" Bu soruya nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum. "
Gözlerini Sımsıkı Kapat - John Verdon
Enstrüman denirse kesinlikle piyano ve çello derim ben de. Şu şarkıyı dinler misiniz?
Piyano: Kadınım ( Çello ), sen kocaman bir kaltaksın!
Çello: Ve ben sana ( Piyano ) körkütük aşığım.
10 Nisan 2012 Salı
Midyeeeeeeeee!!!
Bugün son vizeme de girdim. Artık okulumun bitmesine 2 ay kaldı. Son iki ay... Bu hiç adil değil, doyamadım ben üniversite hayatına...
Dün gece yatmadan önce bir arkadaşımdan mesaj aldım. Kendisiyle 16 Şubat 2012 tarihinden beri görüşmüyorduk ve bu durumdan kendisini suçluyordum. Bu hafta içinde görüşmeyi planlıyorduk. Kendisi dün gece yaşadığım ilçeye geleceğini, burada işi olduğunu ve benim yanına uğrayıp uğrayamacağımı sordu. Ben de müsait olduğumu ve uğrayabileceğimi söyledim. Kendisi mesajında bir de işinden ayrıldığını söyledi. Beklemediğim bir gelişmeydi bu ve şaşırdım. Ama sebeplerini bugün açıklayacağını söyledi.
Bugün sınavdan çıktıktan sonra " teyze " kod adlı arkadaşımla buluştum. Dün gece mesajlaştığım arkadaşımla beni teyzem tanıştırmıştı zaten. Günün ilerleyen saatlerinde üçümüz buluşacaktık. Bakırköy'de Capacity AVM'ye gittik ilk başta teyzemle. Önce yemek yedik, sonra D&R'da biraz dolandık. Daha sonra Beyaz Adam'a geçip KPDS için bir kaç ıvır zıvır aldık. Tam o sırada buluşmayı planladığımız arkadaşımız mesaj attı. " Uyuyakalmışım, kusura bakmayın gelemeyeceğim bugün. Yarın görüşürüz zaten bundan sonra hep oradayım " diye. Biz de küfrettik tabi haliyle. Neyse daha sonra Midpoint'e gidip bir şeyler içtik ve geri dönüş yolunu tuttuk.
Teyzemin evine yaklaşmıştık ki birden ortaya midye lafını attı minik teyzem. Gebelik dönemlerinin en hayvani derecede aşermesini yaşadık ikimizde. Ama bulduk bir midyeci. Paket yaptırdık ve 20 tane aldık. Daha sonra bir parka gittik, çömdük bir banka ve midyeleri yemeye koyulduk. Hava soğuk, ellerimiz titriyor bedenimiz donma eğilimi gösteriyor ama midye aşkı daha ağır basıyordu. Minik teyzem gücünün yetmediğinden açamıyor ama midyeyi, ben açıp veriyorum. Ama bir seferinde midyeyi açamayınca benim de açamayacağımı düşündüğünden midir yoksa maksat komiklik olsun mudur anlayamadığım bir sebepten ötürü " Yeğen açılmayacak o, yemin etti! " dedi. Yemin eden midye açılmaz arkadaş! :D
Biz 20 midyeyi 2 dk gibi bir sürede bitirdik. Sonra ellerimizi silecek hiçbir şeyin olmadığını fark ettik. Teyzem de ne biçim kızsa, çantasında ıslak mendil yok! " Şurada bakkal var " diye bir yön gösterdi ve ben ıslak mendil almaya gittim. Ama orada bakkal yoktu meğerse teyzem tam ters istikameti göstermiş bana. Diğer yöne gittim ıslak mendil aldım da ellerimizi temizleyebildik. Şanslıydık ki midyelere görmemiş gibi saldırdığımızı kimse görmedi tabi bu soğukta hangi gerizekalı dışarı çıkıp dona dona parkta oturur ki? Bizden başka! Ama midyeler harbi iyiydi!
Gün içerisinde yapılan tüm harcamaları karşıladığı için çapı küçük, yüreği ve sevgisi büyük teyzeme teşekkürler :)
8 Nisan 2012 Pazar
Bir Filmden / IV
E: Elim üşüdü.
P: Isıtmamı ister misin?
E: Elimi tutmak mı istiyorsun?
P: Isıtmak istiyorum.
E: Biz arkadaşız canım, kimse yanlış anlamaz. Tutabilirsin elimi.
P: Don Elif, umurumda değil!
E: Sen deli misin?
P: Sen akıllı mısın?
P: Isıtmamı ister misin?
E: Elimi tutmak mı istiyorsun?
P: Isıtmak istiyorum.
E: Biz arkadaşız canım, kimse yanlış anlamaz. Tutabilirsin elimi.
P: Don Elif, umurumda değil!
E: Sen deli misin?
P: Sen akıllı mısın?
4 Nisan 2012 Çarşamba
Allah'tan Başka Şey İsteseymişim :D
Direk konuya giriyorum. Uzun zamandır en çok dinlediğim şarkıcı Sıla. Bu sene bahar şenliklerinde hangi üniversiteye çıkarsa oraya gideceğim diyordum hep. Bir de Model Grubu'nun konserine gitmek istiyordum.
Bugün öğrendim ki bizim üniversiteye ( İstanbul Kültür ) Sıla, Kenan Doğulu ve Murat Dalkılıç gelecekmiş Bahar Şenlikleri için. Geçenlerde bir arkadaşım yolda 900 dolar para bulmuştu aynı onun para bulma sevinci gibi bir sevinç oluştu içimde Sıla'nın geleceğini öğrenince :D Allah'tan başka şey isteseymişim dedim :D
Bugün öğrendim ki bizim üniversiteye ( İstanbul Kültür ) Sıla, Kenan Doğulu ve Murat Dalkılıç gelecekmiş Bahar Şenlikleri için. Geçenlerde bir arkadaşım yolda 900 dolar para bulmuştu aynı onun para bulma sevinci gibi bir sevinç oluştu içimde Sıla'nın geleceğini öğrenince :D Allah'tan başka şey isteseymişim dedim :D
3 Nisan 2012 Salı
İŞ Yatırım A.Ş. :)
Aralık 2011 dönemlerinde okulla birlikte banka gezisi gerçekleştirmiş ve İş Bankası Genel Müdürlüğü'ne gitmiştik. Şu Levent'teki İş Kuleleri'ne. Genel Müdür ve 3 Genel Müdür Yardımcısı banka tanıtım ile ilgili sunumlar yaptılar bize. İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı dahil.
Sunumlar bittikten sonra ben kokteylde tıkınırken (!) baktım ki millet İK'dan Sorumlu Genel Müd. Yard.'ı çembere almış soru falan soruyorlar. Ben de gittim sordum bir kaç soru. Sağ olsun kadın hepimize kartvizitini verip mail attığımız takdirde cevap vereceğini söylemişti.
Ben de geçtiğimiz günlerde İş Yatırım'a staj başvurusu yaptım. Ama sistem karışık ve CV'de saçma sapan bazı alanlar vardı. Ama İş Yatırım kendi hatasını fark etmiş ki " bir sorunla karşılaşırsanız şu adrese mail atın " diye bir sekme vardı. Ama benim aklıma birden Banka Genel Müd. Yard. geldi. Ben İş Yatırım İK'ya değil de direk İş Bankası İK'dan Sorumlu Gen. Müd. Yard.'a mail attım. Kadın sağ olsun, mailime cevap verdi. Başka bir mail adresi verip, o adrese mail atmamı, cevap aldığım zaman kendisine de bilgi vermemi istedi.
Ben aldığım mail adresine sorularımı yolladım. Cevap geldi, CV'm istendi. Yolladım. 1 aya yakın bir süre geçti ama cevap gelmedi. Ben de Gen. Müd. Yard.'a mail attım yine. 1 aydır cevap beklediğimi söyledim. İlgileneceği yönünde karşılık verdi. Ertesi gün de İş Yatırım İK Uzman Yard. dan " Yurt İçi Piyasalar Müdürlüğümüzden 16-28 Temmuz tarihleri arasında staja bekleniyorsunuz " içerikli bir mail aldım :)
Kısa bir süreliğine de olsa uzun vadede çalışmak istediğim bir şirkete stajyer olarak kabul edilmek beni mutlu etti. Umarım bu dönem beklediğimden de iyi geçer...
P.S. Yanarım yanarım, stajımın yine Ramazan ayına denk geldiğine yanarım. Uykulu, aç ve susuz staj yapamıyorum arkadaş!
Sunumlar bittikten sonra ben kokteylde tıkınırken (!) baktım ki millet İK'dan Sorumlu Genel Müd. Yard.'ı çembere almış soru falan soruyorlar. Ben de gittim sordum bir kaç soru. Sağ olsun kadın hepimize kartvizitini verip mail attığımız takdirde cevap vereceğini söylemişti.
Ben de geçtiğimiz günlerde İş Yatırım'a staj başvurusu yaptım. Ama sistem karışık ve CV'de saçma sapan bazı alanlar vardı. Ama İş Yatırım kendi hatasını fark etmiş ki " bir sorunla karşılaşırsanız şu adrese mail atın " diye bir sekme vardı. Ama benim aklıma birden Banka Genel Müd. Yard. geldi. Ben İş Yatırım İK'ya değil de direk İş Bankası İK'dan Sorumlu Gen. Müd. Yard.'a mail attım. Kadın sağ olsun, mailime cevap verdi. Başka bir mail adresi verip, o adrese mail atmamı, cevap aldığım zaman kendisine de bilgi vermemi istedi.
Ben aldığım mail adresine sorularımı yolladım. Cevap geldi, CV'm istendi. Yolladım. 1 aya yakın bir süre geçti ama cevap gelmedi. Ben de Gen. Müd. Yard.'a mail attım yine. 1 aydır cevap beklediğimi söyledim. İlgileneceği yönünde karşılık verdi. Ertesi gün de İş Yatırım İK Uzman Yard. dan " Yurt İçi Piyasalar Müdürlüğümüzden 16-28 Temmuz tarihleri arasında staja bekleniyorsunuz " içerikli bir mail aldım :)
Kısa bir süreliğine de olsa uzun vadede çalışmak istediğim bir şirkete stajyer olarak kabul edilmek beni mutlu etti. Umarım bu dönem beklediğimden de iyi geçer...
P.S. Yanarım yanarım, stajımın yine Ramazan ayına denk geldiğine yanarım. Uykulu, aç ve susuz staj yapamıyorum arkadaş!
2 Nisan 2012 Pazartesi
İyi İnsana Birkaç Soru
Anladık iyisin, amenna
Ama söyle ne halta yarıyor iyiliğin? Diyorlar ki seni kimse satın alamaz!
Ona bakarsan eğer
Eve düşen yıldırım da satın alınmaz.
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, saklamazsın düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin hiç kendi şahsi çıkarlarını,
Peki gözettiğin kimin çıkarı?
Dostluğuna diyecek yok diyelim,
Ama dostum diye sarıldıkların kimler?
(BERTOLT BRECHT)
1 Nisan 2012 Pazar
Alışamadım Yokluğuna...
Aslında bu yazıyı yazmayı düşünmüyordum. Bahsedeceğim şeyler 1 hafta önce oldu. Ama bugün hala üzüntülüyüm.
10 sene önce bir muhabbet kuşu evimizin balkonuna konmuş. Annemin " haram kuş, bırak tutma " diye karşı çıkmalarına rağmen ağabeyim, " anne, yemiyoruz ki haram olsun " diye karşılık vererek kuşu tutup eski muhabbet kuşlarımızın kafesini de bodrumdan çıkartıp kafese hapsetmiş bu yeni kuşu. Gencecik, fıstık yeşili renginde ve mavi gagasıyla ailemizin bir erkek evladı daha olmuştu böylece. Söyleyebildiği tek kelime " fıstık " idi o günlerde. Bir de kötü bir alışkanlığı vardı, gelip kafamıza konardı. Hepimiz sinir olurduk.
Zamanla konuşmayı öğrettik ona. Benim adımı, ağabeyimin adını söyleyebiliyordu. " Babacık " demeyi öğrendi. Annemin uzun çabaları sonunda " Allah " demeyi öğrendi. Git ve Cık öğrendiği diğer kelime ve tabirler arasındaydı. Bir de nasıl olduğunu, kimden ve ne zaman öğrendiğini bir türlü anlayamadığımız bir şekilde, affedersiniz ama " pezevenk " demeyi de öğrendi. Evde çok ses olduğunda, onunla ilgilenmediğimizde bize " bıdı bıdı sus pezevenk " derdi. İnatçı kuşa bir türlü Fenerbahçe dedirtemedim ama.
Ben yada ağabeyim eve geldiğinde annemin ona " ağabeyini gördün mü, hadi öpücük at ona " demelerinden " ağabey " i kaptı. İsmimi söylemeden önce bazen başına bazen sonuna " abisi " ekledi. Canım demeyi öğrendi.
Baktık ki daha bir şey öğrenemiyor. Zorlamayı kestik. Bu sefer de bildiği isimleri, kelimeleri farklı farklı tonlarda söylemeye başladı. 3-4 farklı şekilde fıstık derdi. Yani yavaş, üzüntülü, heyecanlı vs vs...
İki hastalık geçirdi 10 yıl içerisinde bizimle. İlki bizim de tecrübesizliğimizden ötürü oldu. Annem temizlik yaparken açmış her camı. Çocuk cereyanda kalmış. Baktık ki ayakta duramıyor. Düşüyor sürekli. Sandık ki ayağı kırılmış. Yakın civarda veteriner olmadığından mecburen bir kuşçuya götürdük. Cereyanda kalmış, o yüzden böyle olmuş deyip vitamin verdiler. Suyuna kattık vitamini, günden güne iyiye gitti durumu.
İkincisi yakın zamandaydı. Konuşmuyordu hiç. Evimizin morg gibi soğuk olmasından ötürü de üşüyordu sürekli. Ve üşüdüğü zamanlarda benim, babamın ya da ağabeyim boynuna konardı. Tişörtümüzden içeri tenimize yaslanırdı. Vücut sıcaklığına ihtiyaç duyuyor demiştik o günlerde.
Dönem dönem taktı kafayı birer birer bizlere. İlk başta bana taktı. Odadan dışarı çıkar kapıyı kapatırdım. Kapının üstünde beni beklerdi. Ben içeri girer girmez de kafama konardı. Yatakta, yorganın altına girerdim. Yorganın üstüne konar beklerdi.
Bir keresinde ağabeyim kızmıştı ona. O günden beri ağabeyime gitmeden önce kanepede yürüyerek yanına yaklaşır, bakardı. Ağabeyim öpücük atar, gel derse gider konardı kafasına. Yok demezse geri dönerdi. Ne zaman yemek yesek ciyak ciyak öterdi. Açardık kafesi gelip masaya konardı. Çorbanın içine oturmuşluğu, salatanın üstüne oturmuşluğu vardır. Büyük kola bardaklarına konup kola içmişliği vardır.
İki kere kaçtığını düşündüğümüz zaman oldu. Birinde apartman kapısı açıktı ve kuşumuzu göremiyorduk. " Fıstık kaçtın mı ? " diye seslendim. " Cık " dedi. Dairenin dışında babamla konuşan komşumuzun kafasına konmuş meğerse. Bir keresinde de yine yakın zamanda annem güneş görsün diye balkona koymuş kafesi. Kafesin kapısı da açıkmış. Fark etmemiş. Biz de mutfakta kahvaltı yapıyoruz annemle. Ağabeyim uyuyor, babam işte. Bir ara annem " fıstığa bakıyım " diyerek masadan kalktı. Daha sonra bir feryat geldi annemden. " Kafes açıkmış fıstık kaçmış " diye. Balkona fırladım hemen. Anneme kızamadım da. Ama annem öyle bir feryat atmıştı ki ağabeyim uyanmış. Geldi balkona girmeden salondan bize seslendi noldu diye. Dedik kuş kaçmış. Meğerse, kafesten çıkıp salona gitmiş, sandalyeye konmuş kuşumuz.
10 yılda olanların hepsini anlatamam tabii. Bir kaç haftadır hastaydı yine. Önce uçmamaya başladı. Sonra ayakları tutmamaya. Öyle ki yemini yedikten sonra tekrar aynasına çıkamıyor, düşüyordu. Şanslıydık ki yakın zamanda veteriner açılmıştı mahallemizde. Götürdük. 10 yıldır bizde olduğunu, bize gelmeden önce de kaç yaşında olduğunu bilmediğimizi söyledik. Veteriner de yaşlılık hastalığı olmasının normal olduğunu söyledi. İki ilaç verdi. Suyuna sıkın dedi. Ama inatçı kuşumuz ilacını sıktığımız sudan bir yudum içmedi günler boyunca. Sonra veteriner iğneyle ağzına uzaktan damlatın dedi. Biz de öyle yaptık. Ama hiçbir işe yaramadı. Uçamayan, ayakta zor duran kuşumuz kafesinin tabanınında yatmaya başladı. Hiç hareket edemiyordu. En son öğle uykusuna daldığım gün, uyandıktan sonra kanat çırpamadığını gördüm. Hemen elime aldım suyuna götürdüm, içmedi. Yemlerinin olduğu kısma ağzı gelecek şekilde tekrar bıraktım kafesin içinde. Sonra gittim anneme söyledim, kanat çırpamıyor diye. Annemle mutfaktan salona geldiğimde ise ayaklarının kaskatı olduğunu gözlerinin donduğunu gördüm. 10 yıldır bizimle olan muhabbet kuşumuz ölmüştü. Annem ve babam ağladı. Benimse gözyaşlarım içe doğru akmıştı. Ertesi gün bir beyaz kağıda sarıp, babamın atölyesinin önünde ki bahçeye gömdük.
Gece yatmadan önce odanın ışığını söndürürken bazen kuşun kafesini kontrol ederdim acaba annem kapısını açık unutmuş mu diye. Dün gece ışığı söndürdükten sonra " kuşun kafesine bakmadım " diye düşünerek tekrar ışığı yaktım ama odada kafes yoktu...
10 sene önce bir muhabbet kuşu evimizin balkonuna konmuş. Annemin " haram kuş, bırak tutma " diye karşı çıkmalarına rağmen ağabeyim, " anne, yemiyoruz ki haram olsun " diye karşılık vererek kuşu tutup eski muhabbet kuşlarımızın kafesini de bodrumdan çıkartıp kafese hapsetmiş bu yeni kuşu. Gencecik, fıstık yeşili renginde ve mavi gagasıyla ailemizin bir erkek evladı daha olmuştu böylece. Söyleyebildiği tek kelime " fıstık " idi o günlerde. Bir de kötü bir alışkanlığı vardı, gelip kafamıza konardı. Hepimiz sinir olurduk.
Zamanla konuşmayı öğrettik ona. Benim adımı, ağabeyimin adını söyleyebiliyordu. " Babacık " demeyi öğrendi. Annemin uzun çabaları sonunda " Allah " demeyi öğrendi. Git ve Cık öğrendiği diğer kelime ve tabirler arasındaydı. Bir de nasıl olduğunu, kimden ve ne zaman öğrendiğini bir türlü anlayamadığımız bir şekilde, affedersiniz ama " pezevenk " demeyi de öğrendi. Evde çok ses olduğunda, onunla ilgilenmediğimizde bize " bıdı bıdı sus pezevenk " derdi. İnatçı kuşa bir türlü Fenerbahçe dedirtemedim ama.
Ben yada ağabeyim eve geldiğinde annemin ona " ağabeyini gördün mü, hadi öpücük at ona " demelerinden " ağabey " i kaptı. İsmimi söylemeden önce bazen başına bazen sonuna " abisi " ekledi. Canım demeyi öğrendi.
Baktık ki daha bir şey öğrenemiyor. Zorlamayı kestik. Bu sefer de bildiği isimleri, kelimeleri farklı farklı tonlarda söylemeye başladı. 3-4 farklı şekilde fıstık derdi. Yani yavaş, üzüntülü, heyecanlı vs vs...
İki hastalık geçirdi 10 yıl içerisinde bizimle. İlki bizim de tecrübesizliğimizden ötürü oldu. Annem temizlik yaparken açmış her camı. Çocuk cereyanda kalmış. Baktık ki ayakta duramıyor. Düşüyor sürekli. Sandık ki ayağı kırılmış. Yakın civarda veteriner olmadığından mecburen bir kuşçuya götürdük. Cereyanda kalmış, o yüzden böyle olmuş deyip vitamin verdiler. Suyuna kattık vitamini, günden güne iyiye gitti durumu.
İkincisi yakın zamandaydı. Konuşmuyordu hiç. Evimizin morg gibi soğuk olmasından ötürü de üşüyordu sürekli. Ve üşüdüğü zamanlarda benim, babamın ya da ağabeyim boynuna konardı. Tişörtümüzden içeri tenimize yaslanırdı. Vücut sıcaklığına ihtiyaç duyuyor demiştik o günlerde.
Dönem dönem taktı kafayı birer birer bizlere. İlk başta bana taktı. Odadan dışarı çıkar kapıyı kapatırdım. Kapının üstünde beni beklerdi. Ben içeri girer girmez de kafama konardı. Yatakta, yorganın altına girerdim. Yorganın üstüne konar beklerdi.
Bir keresinde ağabeyim kızmıştı ona. O günden beri ağabeyime gitmeden önce kanepede yürüyerek yanına yaklaşır, bakardı. Ağabeyim öpücük atar, gel derse gider konardı kafasına. Yok demezse geri dönerdi. Ne zaman yemek yesek ciyak ciyak öterdi. Açardık kafesi gelip masaya konardı. Çorbanın içine oturmuşluğu, salatanın üstüne oturmuşluğu vardır. Büyük kola bardaklarına konup kola içmişliği vardır.
İki kere kaçtığını düşündüğümüz zaman oldu. Birinde apartman kapısı açıktı ve kuşumuzu göremiyorduk. " Fıstık kaçtın mı ? " diye seslendim. " Cık " dedi. Dairenin dışında babamla konuşan komşumuzun kafasına konmuş meğerse. Bir keresinde de yine yakın zamanda annem güneş görsün diye balkona koymuş kafesi. Kafesin kapısı da açıkmış. Fark etmemiş. Biz de mutfakta kahvaltı yapıyoruz annemle. Ağabeyim uyuyor, babam işte. Bir ara annem " fıstığa bakıyım " diyerek masadan kalktı. Daha sonra bir feryat geldi annemden. " Kafes açıkmış fıstık kaçmış " diye. Balkona fırladım hemen. Anneme kızamadım da. Ama annem öyle bir feryat atmıştı ki ağabeyim uyanmış. Geldi balkona girmeden salondan bize seslendi noldu diye. Dedik kuş kaçmış. Meğerse, kafesten çıkıp salona gitmiş, sandalyeye konmuş kuşumuz.
10 yılda olanların hepsini anlatamam tabii. Bir kaç haftadır hastaydı yine. Önce uçmamaya başladı. Sonra ayakları tutmamaya. Öyle ki yemini yedikten sonra tekrar aynasına çıkamıyor, düşüyordu. Şanslıydık ki yakın zamanda veteriner açılmıştı mahallemizde. Götürdük. 10 yıldır bizde olduğunu, bize gelmeden önce de kaç yaşında olduğunu bilmediğimizi söyledik. Veteriner de yaşlılık hastalığı olmasının normal olduğunu söyledi. İki ilaç verdi. Suyuna sıkın dedi. Ama inatçı kuşumuz ilacını sıktığımız sudan bir yudum içmedi günler boyunca. Sonra veteriner iğneyle ağzına uzaktan damlatın dedi. Biz de öyle yaptık. Ama hiçbir işe yaramadı. Uçamayan, ayakta zor duran kuşumuz kafesinin tabanınında yatmaya başladı. Hiç hareket edemiyordu. En son öğle uykusuna daldığım gün, uyandıktan sonra kanat çırpamadığını gördüm. Hemen elime aldım suyuna götürdüm, içmedi. Yemlerinin olduğu kısma ağzı gelecek şekilde tekrar bıraktım kafesin içinde. Sonra gittim anneme söyledim, kanat çırpamıyor diye. Annemle mutfaktan salona geldiğimde ise ayaklarının kaskatı olduğunu gözlerinin donduğunu gördüm. 10 yıldır bizimle olan muhabbet kuşumuz ölmüştü. Annem ve babam ağladı. Benimse gözyaşlarım içe doğru akmıştı. Ertesi gün bir beyaz kağıda sarıp, babamın atölyesinin önünde ki bahçeye gömdük.
Gece yatmadan önce odanın ışığını söndürürken bazen kuşun kafesini kontrol ederdim acaba annem kapısını açık unutmuş mu diye. Dün gece ışığı söndürdükten sonra " kuşun kafesine bakmadım " diye düşünerek tekrar ışığı yaktım ama odada kafes yoktu...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)